Sabir Askeroğlu Sabir Askeroğlu @SabirAskeroglu

Rusya Açısından Tahran Zirvesi

10 Eylül 2018
Rusya Açısından Tahran Zirvesi

Rusya, İran ve Suriye rejim güçlerinin İdlib’e yönelik operasyon düzenleme ihtimali üzerine 7 Eylül’de Tahran’da toplanan zirve, üç devlet arasında (Türkiye, Rusya, İran) çatışmaya yol açmadan çözüm üretmeyi amaçlıyordu. Zirve öncesi İdlib’e yönelik operasyonlara başlayan Rusya, İdlib konusunda Türkiye’ye geri adım attırmanın yollarını aradı. Bir taraftan Ankara’yla diplomatik görüşmeler yürüten Rusya diğer taraftan Akdeniz’de kapsamlı bir deniz tatbikatı başlattı. İdlib’deki terör gruplarına karşı sınırlı hava operasyonu ile İdlib sınırına milis ve silah sevkiyatını sürdürdü.

Rusya’ya göre İdlib, Suriye iç savaşının son kalesiydi ve İdlib’in ele geçirilmesi birçok amaca hizmet edecekti. Bunlar:

1) Operasyonlarla terör grupları tasfiye edilecek,

2) İdlib bölgesinden Rus üslerine yönelik dronlarla yapılan saldırılar bertaraf edilecek,

3) Terör gruplarıyla birlikte muhalif gruplar da zayıflatılarak Esad rejiminin kalıcılığı garanti altına alınacak,

4) Türkiye’nin etkisi ve pazarlık gücü zayıflatılacak,

5) İdlib’e yapılacak operasyon sonucu ortaya çıkacak mülteci krizi üzerinden Avrupa iş birliğine zorlanacaktı.

Ancak taraflar arasında Tahran zirvesinde yapılan açıklamalarda ve zirve sonrası imzalanan deklarasyonda İdlib’de kapsamlı bir operasyonun yapılmaması yönünde karar alınmış ve sorununun çözümünde nasıl bir yol izleneceğine dair ortak bir tavır beyan edilmiştir. Böylelikle Rusya’nın İdlib’e yönelik operasyon planları durdurulmuş veya ertelenmiştir.

Tahran zirvesinin Rusya’daki yansımalarına bakıldığında resmî makamlar, zirve sonrası konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmazken sadece VzglyadRossiyskaya GazetaGazeta.ru vb. bazı gazetelerde değerlendirmelere yer verilmiştir. Rus medyasının ortak kanısı, Tahran zirvesinde taraflar arasında bir anlaşmaya varılamadığı ancak bir yol haritası üzerinde uzlaşı sağlandığı yönündedir.  

Tahran zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İdlib konusundaki önerileri ve barışçıl bir süreç izlenmesi gerektiğine ilişkin tavrı Rusya’da takdirle karşılanmıştır. Rusya’da başta İdlib olmak üzere Suriye’nin genelinde savaşın sona ermesi ve siyasi çözümün sağlanmasında Türkiye, İran ve Rusya en önemli aktörler olarak görülmektedir. Suriye’nin geleceği konusunda adı geçen üç devlet, farklı ajandalara sahip olsa da tarafların uzlaşmaya varması durumunda Suriye’de barışın muhtemel olduğuna inanılmaktadır. ABD dâhil olmak üzere adı geçen üç devlet dışındaki diğer güçlerin ise Suriye barış sürecine herhangi bir katkısının olamayacağı düşünülmektedir. Ayrıca ABD’nin siyasi tutumu ve bölgedeki faaliyetlerinin “Rusya’nın terörle mücadeledeki kararlılığını” ve Suriye’deki barış çabalarını engellemeye yönelik olduğuna ilişkin yorumlar yapılmaktadır.

Diğer taraftan Rus medyasına yansımayan ancak Rus yetkililerini kapsamlı bir İdlib operasyonundan vazgeçiren birkaç gerekçe söz konusudur:

İlk olarak bunda Türkiye’nin tavrı etkili olmuştur. Rusların da belirttiği üzere İdlib, Türkiye açısından hayati öneme sahiptir ve Rusya ile İran, Türkiye’nin bu hassasiyetini dikkate almıştır. İdlib’de başlatılacak kapsamlı bir operasyon hem mülteci akınına yol açacak hem de Türkiye kontrolündeki muhalif güçlerin yıpranması Türkiye’nin sahada elinin zayıflamasına sebebiyet verecektir. Türkiye’nin hiçbir şekilde böyle bir senaryoya göz yummayacağı ve çıkarlarını koruyacağı Rusya tarafından iyi bilinmektedir. Ayrıca Türkiye’nin rızası olmadan başlatılacak herhangi bir operasyon Rusya tarafından büyük bir başarı olarak adlandırılan Astana sürecinin de sonunu getirerek Rusya’nın yalnızlaşmasına yol açacaktır.

İkincisi, İdlib’in çatışma noktalarında savaş hazırlıkları yapan 100 bine yakın muhalif gücün toplanması ve Türkiye’nin rızası olmadan başlatılan bir operasyonda Türkiye’nin söz konusu muhalif güçlere her türlü desteği sağlama ihtimalidir. Böyle bir durum, Doğu Guta ve Dera’dan farklı olarak Rusya-İran-Rejim koalisyonunun daha büyük kayıplar vermesine neden olacaktır. Ayrıca İdlib’de başlayacak bir çatışma, muhaliflerle terör örgütlerinin ortak hareket etmesine ve sadece rejim güçlerinin değil, Rus üslerinin de hedef alınmasına yol açacaktır. Dolayısıyla İdlib’in rejim tarafından kontrol altına alınması çok daha zorlaşacaktır.

Üçüncüsü, ABD koalisyonunun İdlib operasyonuna yönelik tavrıdır. Amerika, kapsamlı operasyonların başlatılması durumunda rejim güçlerine yönelik hava saldırısı düzenleyeceğine dair uyarıda bulunmuş, bölgeye askerî güç sevk ederek Rusya’yı kararından vazgeçirmeye çalışmıştır.

Dördüncüsü ise Türkiye’nin zirvede Rus üslerine yönelik tehdidin uzaklaştırılmasını sağlayabileceğine ve terör örgütlerinin silah bırakarak kontrol altına alınmasında rol üstleneceğine dair açıklamasının Moskova tarafından savaş başlatmaktan daha cazip bir seçenek olarak görülmesidir.

Sonuç olarak Tahran deklarasyonuyla İdlib operasyonu ertelenmiştir. Bu durum Türkiye açısından önemli bir diplomatik başarı olarak görülürken Rusya, zirveden beklediğini mutlak bir şekilde alamayarak geri adım atmak durumunda kalmıştır. Ancak İdlib’de bulunan ve kontrol altında olmayan silahlı örgütlerin Rusya tarafından her daim bir tehdit olarak algılanmaya devam edilecek olması ve İdlib sorununun çözüme kavuşamaması, bu konunun tekrar gündeme geleceğini göstermektedir.

 

Bu analiz ilk olarak İran Araştırmaları Merkezi İRAM'da yayınlanmıştır. 

Yorumlar