20 Temmuz 2018
20 Temmuz 2018

●Türk Milletinin en büyük zaferlerinden  olan 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtımızın 44. Yıldönümü ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Barış ve Özgürlük Bayramı kutlu olsun!  Bu anlamlı Bayramın KKTC’nin çatısı altında ilelebet kutlanmasını gönülden dilerim.

●Kıbrıs Barış Harekâtımız, şanlı ve kahraman Silâhlı Kuvvetlerimizin en anlamlı zaferlerden biridir.  Türkiye’nin güvenliğini koruma, Kıbrıs Türk varlığının idamesini sağlama ve Kıbrıs’ın bir Yunan adasına dönüşmesini kesin biçimde önleme amaçlarıyla gerçekleştirilmiştir.

●Millî çıkarlarımızın korunması ve Kıbrıs’ın bir istikrarlı barış ve huzur adası haline getirilmesi uğruna Kıbrıs Barış Harekâtımızda  şehit olan kahramanlarımızı rahmet, minnet ve tazimle anıyorum. Kahraman gazilerimizi şükran, minnet ve saygıyla kucaklıyorum.

●Kıbrıs Barış Harekâtımız, Yunanistan’ın ve Kıbrıslı Rumların Kıbrıs adasını Yunanistan’ın egemenliği altına sokma - ENOSİS - tarihî emel ve hedeflerinin gerçekleştirilmesine Türk Milleti’nin izin vermeme azim ve iradisinde olduğunu açık ve somut biçimde ortaya koymuştur.

●20 Temmuz 1974 Cumartesi günü olağanüstü toplanan millî iradenin tecelligâhı TBMM Genel Kurulu’nda yapılan konuşmalar, Türk Milleti’nin Millî Dava hakkındaki heyecanını, Türkiye’nin çıkarlarını koruma ve Kıbrıs Türk varlığının idamesi sağlama  azim ve iradesini yansıtmaktadır.

●Günümüzde Kıbrıs Millî Davamızı yürütmekle görevli olanların 1950’li yıllardan itibaren Millî Dava hakkında TBMM’de tecelli etmiş olan iradeyi gösteren zabıtları  satırların altlarını çize çize okumalarını tavsiye ederim. Hepsi de çok öğreticidir.

●Kıbrıs uyuşmazlığında Kıbrıs konusu günlük bir konu değildir. Konunun tarihî geçmişine dair hafızası ve yeterli bilgisi olmayanlar, görev ve yetkileri ne olursa olsun, Kıbrıs Millî Davamız hakkında konuşurken, fikir beyan ederken  çok dikkatli ihtiyatlı olmalıdır.

●Kıbrıs’ta çözüm için bütün dünya barış dilini kullanır. Ama her ülkenin, her gücün Kıbrıs'ta “çözüm” ve “barış” sözcüklerine yüklediği anlam birbirinden çok farklıdır. Kıbrıs sorunu hakkında konuşurken münhasıran Türk tezine uygun terminolojiye bihakkın vakıf olmak gerekir.

●Devlet adamlarımızın resmî ziyaret için KKTC’ne hareket etmeden önce “Kıbrıs’a gidiyorum” dediklerine  rastlamaktayım. “KKTC” başkadır; “Kıbrıs” başkadır. Resmî terminolojide “Kıbrıs” adanın tamamında egemen olduğu varsayılan sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’dir.”

●BMGS’nin iyi niyet görevi çerçevesinde yürütülen Kıbrıs müzakere sürecinin ana hedefi, Kıbrıs Barış Harekâtımızın Kıbrıs sorununun çözümü için Ada’da yarattığı olguları, gerçekleri ortadan kaldırmak ve sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” temelinde zamanla aşınacak bir “iki kesimli” düzen kurmaktır.

●BM’nin diğer temel hedefi de Türkiye’nin 1960 Andlaşmalarıyla Kıbrıs üzerinde elde ettiği “etkin” ve “fiilî” hak ve yetkileri ortadan kaldırmaktır. Böylece Ada’nın Türkiye’nin etki ve yetki alanından çıkarmaktır.

●Kasım 2002 Annan Plânı yukarıdaki hedeflere yönelikti. Annan Plânı’nın temel unsurları 20 Haziran 1999’da Köln’deki G-8 Zirvesi’nde belirlenmişti. Sonradan BM Güvenlik Konseyince onaylanmıştı. Merhum Rauf Denktaş’ın uyarıcı itirazlarına karşın Türkiye bu plânı benimsemişti.

●Annan Planı’ndan sonraki dönemde  müzakere zemininin Türk tarafının aleyhine daha da aşınmasına sebep olan tutumlar takınıldı. Şimdi BMGS Guterres açıkça “Kıbrıs için 1960 garanti sistemi sürdürülemez” şeklinde görüş beyan etmiş bulunmaktadır. Bu görüş Rum – Yunan tarafının on yıllardır  savunduğu tezdir.

●Barış Harekâtımızın 44. ve KKTC’nin kuruluşunun 35 yılında hâlâ BM parametreleri temelinde ve BMGS’nin “iyi niyet görevi” çerçevesinde Kıbrıs sorununa çözüm aramak abesle iştigaldir. Bu yolda yürümek Türkiye’nin millî güvenliğini ve Kıbrıs Türk varlığını tehlikeye atar.

●Önümüzdeki dönemde TBMM’ye özellikle Millî Dava Kıbrıs’ın savunulmasında ve Ada’daki “gerçekler” temelinde millî menfaatlerimize uygun bir kalıcı anlaşma elde edilmesinde tarihî görevler düşmektedir. 

●Rum – Yunan ittifakının ana hedefi Türkiye’yi Ege’den sonra Kıbrıs’a hakim olarak Türkiye’yi güneyden de kuşatmaktır.

●Kıbrıs’taki hak ve yetkilerimiz elimizden alınırsa, Irak ve Suriye hududumuz boyunca oluşturulmasına çalışılan şer kuşağının kırılıp yok edilmesi için bunca çaba sarfeden, şehitler veren Türkiye’nin emekleri, boşa gitmiş olacaktır.

●Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye'nin AB tam üyeliği yolu açılır görüşü ham hayalden ibarettir. Türkiye'nin tam üyelik yolunda önünde duran engellerin gerçek nitelikleri AB kaynaklı raporlarda yazılıdır.

●Türkiye'ye AB adaylık statüsü verildiği dönemde Almanya Federal Cumhuriyeti nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptım. Kıbrıs'taki çözümsüzlüğün AB üyeliğimiz için yaratılan sun'i bir engel olduğunu bilenlerdenim. Ne yazık ki Türkiye'de Kıbrıs engeline kananlar, inananlar oldu.

●AB'nin Türkiye'nin AB üyeliğimiz için ortaya attığı sözde Kıbrıs engelinin tek maksadı vardır. Bu da Türkiye'de kamuoyunun Kıbrıs için "millî dava" ruhunu yok etmektir. Toplum mühendisliğinin algı operasyonu Türkiye'de bu maksatla uygulanmıştır; uygulanmaktadır. Dikkatli olalım!

Yorumlar