Ersin Dedekoca Ersin Dedekoca @dedekocae

Ucuz Türk Lirasının Faydaları!

10 Temmuz 2018
Ucuz Türk Lirasının Faydaları!

Türk Lirası’nın yılbaşından bu yana Amerikan Doları ($) ve Euro(€) karşısında sırasıyla yüzde 21 ve 18 oranında değer yitirmesi, dövizli borcu olan özel kurumlar ve Hazine’nin” borç yükünü”, taşıdıkları “açık pozisyon” oranında arttırdı. Özel kesimde yaşanan bu durum, ister istemez “geri dönmeyen” krediler yoluyla bankacılık sistemini de etkileyecektir.

TL’sında yaşanan bu hızlı aşınma, ülkenin “toplam dış borçlarının GSMH’ya oranında” hemen etkisini gösterdi. Şöyle ki, 2002 ve 2009 ve 2017 yılsonunda sırasıyla yüzde 107,4; 11 118,3 ve 137,6 olan anılan oran, 2018’in ilk çeyreği sonunda yüzde 149,5’a yükseldi. 2004 yılında %94 seviyesindeki oran, 2009’da küresel krizin, 2013’te de kamu-özel sektör işbirliği projelerinin etkisiyle artmaya başlamıştır. Ardından da, borçların borçla ödemesi nedeniyle, rekordan rekora koşmuştur.

TL’nın yabancı paralar karşındaki değerinde yaşanan ve henüz ateşi sönmemiş olan bu gelişme nedeniyle, bugünkü yazımızın konusunu TL’nın değeri ve bununla ilişkili konulara ayırdık.

Döviz Kurunu Etkileyen Faktörler

Teori ve pratikte ulusal paranın yabancı paralar karşısındaki değerini etkileyen beş unsuru şu şekilde sayabiliriz:

-Arz ve Talep: Döviz kurlarını belirleyen en temel unsurdur. Arz ve talebin boyutundaki en önemli belirleyici de, ülkenin “ödemeler dengesi”(açık veya fazla) olmaktadır.

-Enflasyon Oranı: Enflasyon oranının yüksek olduğu bir ülkede üretilen mal fiyatlarının yurt dışına nazaran daha yüksek hale geleceği için, ithal mallara ve bu yolla dövize olan talep artar.Bu durum ülke parasının döviz karşısında değer kaybetmesine yol açar.

-Faiz Oranları: Döviz kurlarını etkileyen bir diğer faktör de,ülkeler arasında faiz oranları arasındaki farklılıklardır. Sermaye, yüksek faiz getirisinin bulunduğu ülkelere doğru kayar ve doğal olarak ülkenin para birimi de değer kazanır.

-Sermaye Faktörü: Kısa vadeli sermaye hareketleri, ekonomiler açısından problem oluştururken; uzun vadeli sermaye hareketleri ise tersine, ülke ekonomisinde olumlu etkiler meydana getirir. Ekonomi üzerinde olumlu etkisi olan bu olgu da, doğaldır ki, ülkenin ulusal parasını güçlendirir.

-Siyasi Unsurlar: Döviz kurlarının belirlenmesinde temelde ekonomik faktörler ağırlık kazansa da, siyasi ve politik faktörlerde, döviz kurlarının yukarı yöne hareket etmesi için yeterli neden oluşturabilir. Örneğin, ülkedeki yoğun siyasi istikrarsızlık, döviz kurları yukarı yöne hareket etmesine yol açar.

Reel Efektif Döviz Kuru Endeksine Göre TL’nın Değeri

Yukarıda sayılan faktörlerden “enflâsyon oranının” iki ülke arasındaki farkı, kısmen “reel efektif kur endeksi (REKE)” olarak ifadesini bulmaktadır. Bir diğer anlatımla, TL’nın ucuz veya pahalı, olması gereken değerin altında veya üstünde olduğu, TCMB’nınREKE’ndenizlenmektedir.

Türkiye’nin dış ticaretinde önemli payı olan 36 ülkenin para birimlerinden oluşan sepete göre TL’nin ağırlıklı ortalama değerine “nominal efektif döviz kuru (NEDK)” denilmektedir. Diğer bir ifade ile,NEDK’ndaki nispi fiyat etkilerinin arındırılmasıyla oluşturulan ortalamaya da “reel efektif döviz kuru (REDK)” adı verilmektedir.

REDK, Türkiye’deki TÜFE fiyat düzeyinin,ülkenin dış ticaretindeki 36 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanmaktadır. Hesaplamada ülkelere verilen ağırlıklar da, o ülkelerin Türkiye ile olan dış ticaretine göre belirlenmektedir.

2003 yılı 100 kabul edilen endeks sayısının 100’ün altına inmesi,TL’nın değer kaybettiğini (ucuzladığını) göstermektedir. Ocak 2003’te 89.55; Kasım 2010’da 138.8 olan endeks,Temmuz 2016’dan bu yana 100’ün altında olup, en son Mayıs 2018 itibariyle 77.85 değerindedir. Söz konusu endeksin anılan sayısı, REKE’nintarihi geçmişindeki (en azından 2003’den bu yana) en düşük seviyesine karşılık gelmektedir. REKE’nin77.85’e gerilemesi, yani TL’nin ucuzlaması, başka ülke paralarıyla Türk varlıklarını satın alacaklara avantaj sağlamaktadır.

Big Mac Endeksi

“Big Mac Endeksi”, The Economist tarafından “satınalma gücü paritesi” teorisi temel alınarak, 1986 yılından bu yana hazırlanan bir endekstir. Söz konusu endeks, bigmac isimli hamburger türünün, yerel para birimleri kullanılarak, bir ülkedeki fiyatını anılan hamburgerin başka bir ülkedeki fiyatına bölerek hesaplanmaktadır. Endeksin hazırlanışında, “satın alma gücü paritesi (PPP)” temel alınmaktadır.

Bir döviz kurunun, piyasada olması gerekenden fazla mı, yoksa daha az mı değerli olduğu bu endeks kullanarak irdelenebilir. Örneğin, endeksin son hazırlandığı tarih olan Ocak 2018 itibariyle, ABD’de 5.28 $ olan bigmac hamburgerinin Çin’deki karşılığı (piyasa kurlarından) 3.17 $’dır. Bu durumda bigmac endeksinin söylediği: Çin ulusal parası olan Yuan’ın, $ karşısında yüzde 40 oranında “değersiz/az değerli (undervalued)” olduğudur.

Ocak 2018 tarihli son hazırlanan tabloda, aynı hamburgerin Türkiye’deki fiyatı (cari kurdan)2.8 $ olarak gösterilmektedir. Bu olgunun işaret ettiği durum, içinde bulunduğumuz yılın ilk ayında TL’sının $ karşısında yüzde 47 oranında “az değerli” konumudur. USD/TRY paritesinin yılbaşından bu yana yüzde 21 yükseldiğini dikkate aldığımızda (ayrıca, bu süreç içinde iki ülke arasındaki enflâsyon farkı ile ters yönde düzeltme yapılarak), TL’nın az değerli durumunun sürdüğünü söyleyebiliriz. Yukarıdaki bölümde belirttiğimiz TL’sının REKE sayısı da, bu çıkarımımızı doğrulamaktadır.

Türk Varlıklarında Ucuzlama

Yukarıda açıklanan iki endeksin işaret ettiği “değerinin altında TL” olgusu, Türk varlıklarının yabancı paralara göre ucuzlaması anlamına gelmektedir. Şöyle ki, USD/TRYparitesi3.40 TL iken, 1 milyar TL tutarında Türk varlığı satın alacak yabancı yatırımcı 294 milyon $ ödeyecekken, Türk Lirası ucuzlayarak Dolar fiyatı 4.60 TL’ye çıktığında,aynı varlığı bu kez 217 milyon $ bedelle satın alma imkânı ortaya çıkmaktadır.

Başta finansal varlıklar (hisse senedi, Hazine bonoları) yabancı yatırımcı için ucuz hale gelirken, aynı cazip duruşu, satış fiyatı TL olan taşınmaz için de söyleyebiliriz.

Diğer yandan, Borsa İstanbul (BİST) hisse senedi endeksinin $ karşılığı (BIST:​XU100/FX:​USDTRY) şimdilerde 2,06’dır. Söz konusu endeks değeri, aşağıdaki grafikte de izlenebileceği gibi, 2013 yılından bu yana en düşük değerindedir.(Bundan önceki rekor düşüş 2009 Ocak/şubat aylarında yaşanmıştır)

https://www.aydinlik.com.tr/_usr/files/img/20180705005051464_2ucun5ghj6a3hvm2epr4fmoul51.jpg

Bu bağlamda eklenecek bir diğer husus da, kur ve BİST(100) endeksinin genellikle aynı yönde çalışması nedeniyle, yabancılar için hisse senedi yatırımı “orta vadede cazip olmamakta”, genelde zarar ile sonuçlanmaktadır. Aynı durum, Hazine Bonosu için de geçerlidir. Örneğin son dönemde bono faizleri ve USD/TLY birlikte yükselmiştir.

Bu açıklamalarımızdan yapılacak çıkarım da, yabancılar için Türk hisse senedi ve Hazine Bonosu yatırımları, ancak “kısa vadeli” bir yatırım aracı niteliğinde olup; bununla bağlantılı kaynak girişi de kısa dönemli ve volatilitesi de (giriş-çıkış dalgalanması) yüksek olmaktadır.

Bu gerçekler da, finansal varlıkların fiyatlarında yabancı yatırımcı için oluşan ucuzlamanın etkisini azaltmaktadır.

TL’nın Değer Yitirmesinin Olumsuzlukları

Yüksek enflasyon, giderek büyüyen cari açık, reel kesimin yüksek dış borcu ve taşıdığı “açık pozisyon”, TCMB’nin yitirilmiş algısı yaratan bağımsızlığı, sık sık yapılan erken seçimler, ülke yönetimsisteminde değişikliğe gidilmesinin yarattığı belirsizlikile tek parti yönetimi olmasına karşın yaşanan siyasi istikrarsızlık gibi büyük iç sorunlar nedeniyle “ekonomik kırılganlığın artması”, yadsınamayacak bir gerçektir. TL, ülke içi bu kırılganlıklara ek olarak dışarıdan gelen olumsuzluklar karşısında daha negatif tepki vermekte ve önemli bir değer kaybı içinde bulunmaktadır.

Ucuz TL’nın ekonominin bütününü olumsuz etkileyen yönü, ihracat gelirleri üzerinde yaşanmaktadır. Yeni durumda, belli bir miktar ihracat dövizi elde etmek için daha çok ürün dışsatımı yapılması gerekmekte. İthalât cephesinde ise, tüm üretim girdilerinin ve bazı nihai malların artan fiyatı yoluyla “çekirdek enflâsyon” artışı, engellenemeyen bir gelişme olarak durmaktadır.

Diğer yandan, her büyüklükteki işletme şimdilerde yüksek faiz ve yüksek döviz kuru riskinin yükünü taşımaktadır. Bunun sonucu ise ciddi kur riski/zararışeklinde olacaktır.Öte yandan faizlerin kısa sürede 5 puan artması da, kredi maliyetlerini arttırdı ve şirketlerin faiz yükünü taşınamayacak boyuta getirdi.

Sonuç Yerine

Seçim sonrası uygulanacak yeni ekonomi politikalarının, dolaylı vergi artışı ve ürün fiyatlarına zamların öncesinde, TL’nın değer kazanmasına olanak tanıyacak döviz kuru ve faiz konularını öncelenmesi gerekmektedir. Bunların da arkasında, öncelikle “enflasyon” sorununun ama başat olarak “ödemeler dengesi” sorununun çözümü yatmaktadır.

Özün özü: Dünürün zenginliğine güvenip, el parası ile düğün yapma alışkanlığını bırakmalıyız..

 

Yorumlar