Em. Büyükelçi Tugay Uluçevik Em. Büyükelçi Tugay Uluçevik

Türkiye için Almanya Seçimi Ne Anlama Geliyor?

28 Eylül 2017
Türkiye için Almanya Seçimi Ne Anlama Geliyor?

Almanya’da yapılan seçimlerle aşırı sağın yükselişi ve Angela Merkel’in yeniden başbakan oluşu sürpriz değil.  Almanya’da 2000’li yıllardan itibaren aşırı sağ, yükselme eğilimi içerisindedir. O dönem her ne kadar barajı aşıp, Alman Federal Parlamentosu’na girememişlerse de aşırı sağı o zaman temsil eden siyasi partilerin oy oranlarında ciddi biçimde yükseliş görülmüştü. Dolayısıyla bir eğilim ortaya çıkmıştı. Bu sadece Almanya için değil diğer Avrupa ülkeleri için de geçerliydi. Son 15 yıl içerisinde çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle son genel seçimlerde ‘Almanya İçin Alternatif Partisi’ adı altında ki siyasi parti oyları büyük bir sıçrayış gösterdi. Sonuçta barajı aşarak, rahat biçimde Alman Federal Parlamentosu’na girmeyi başardılar. Bu tabii Almanya’nın iç siyasetinde yeni dengeler oluşmasına yol açacak. Dış siyasetini de etkileme ihtimaline sahip.

Almanya’daki aşırı sağın güçlenme eğilimini diğer Avrupa ülkelerinde de gözlemliyoruz. Bu gelişme, hem Avrupa’nın barış ve huzuru, hem yakın ilişkiler içerisinde bulunduğu başta Türkiye olmak üzere diğer ülkeler ile ilişkileri bakımından sıkıntılar yaratacaktır. Ama Almanya’daki sonuç kesinlikle sürpriz olmamıştır.

Seçimden zaferle çıkan Angela Merkel, hüsran da yaşamıştır. Çünkü partisi, bu seçimde oy kaybına uğramıştır. Keza Alman Sosyal Demokratlar da, siyasi tarihlerindeki en önemli yenilgilerinden birini yaşamış bulunmaktadır. Yeşiller Partisi’nin oyunda da yükseliş olduğu gibi FDP (Özgür Demokrasi Partisi) ile Sol Parti’nin de oy oranlarında artış söz konusu. Bu durumda, Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Lideri Martin Schulz, koalisyon ortağı olmayacağını açıklamıştır. Merkel şimdi koalisyon formülleri arayışlarına girmiştir.

Bazı çervelerce yapılan Nazizm’e atıf ise bence bu gelişmeler ışığında doğru değildir. Almanya’daki genel seçim sonuçları bunun için gösterge değildir. Almanya, Nazizm felaketini yaşamıştır ve Alman halkı ile Avrupa bunu bir daha yaşamayacaktır. Aşırı sağ güçlenmektedir ama Avrupa medeniyetinin aklı selimi inanıyorum ki yeni bir Nazizm cereyanına izin vermeyecektir. Bu dünyanın geleceği ve barışı için de büyük bir tehlike olacaktır.

Öte yandan Merkel, Türkiye’ye karşı açık sözlü davranmamaktadır. Çünkü bir taraftan Türkiye, AB üyeliği yolunda kendisine düşen görevleri yerine getirirse üye olabileceğini söylemektedir. Ama Merkel Hükümeti, diğer taraftan da bu üyeliğin gerçekleşmesini engelleyecek suni engeller yaratılmasına göz yummuştur. Bu engellerden başlıcası Kıbrıs Rum Kesimi’nin, Kıbrıs sorununun yaratıcısı olmasına rağmen ve o güne değin çözüm girişimlerinden en teşekküllüsü Annan Planı’nı reddetmiş olan Rumlar’ın, bir hafta sonra AB’ye üye alınması. Şimdi Kıbrıs Sorunu dolayısıyla da çeşitli bahaneler ortaya atılarak, Kıbrıslı Rumlar, AB’nin tam üyesi olarak Türkiye’nin AB sürecini engelleme gücüne sahip kılınmıştır. AB üyesi ülkeler, Türkiye’ye açıkça ‘Biz seni üye yapmayacağız, seni istemiyoruz’ durumunda kalmamak için aralarına bu engellemeyi yapacak sözde ülkeyi üye olarak almışlardır. Böylece Türkiye’nin, AB ilişkilerinde büyük zorluklar yaşanmış bulunmaktadır. Tabiatıyla Yunanistan da bu gelişmelerden memnundur.

Merkel’in liderliğindeki Almanya tablosuna baktığımızda ise Türkiye’nin, AB üyeliğine ilişkin sürecin geleceğinde daha da karamsar oldum. Avrupa kamuoyu içine girdiği bu aşırı sağ eğilimler dolayısıyla Türkiye’yi AB üyesi olarak kabul etmekte daha da çekimser davranacaktır ve işler daha da zorlaşacaktır.

Türkiye, AB üyeliğine 1959 yılında başvurmuş, 1963 yılında da AB ile ortaklık antlaşmasını yapmıştır. Türkiye’nin ortaklık antlaşması, Kıbrıs sorununun patlak verdiği 21 Aralık 1963’ten önce olmuştur yani AB ile ilişkilerimizin temeli Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasından önce atılmıştır. Maalesef AB, Türkiye’ye karşı samimiyetsiz davranmıştır. Türkiye’ye AB standartları anımsatması söz konusuyken üyelik şartları arasında yer almamasına karşın Kıbrıs sorununun çözümünü de üyelik şartı haline getirmişlerdir. Dolayısıyla AB’nin karar vermesi için zaman çoktan gelmiş geçmektedir. Avrupa, Türkiye’ye üyeliği konusundaki görüşünü açık seçik söylemelidir. Türkiye’nin istikbali sadece AB içerisinde olmayacaktır, Türkiye kendi dış politika dengesini elbette kuracaktır. Ama AB üyeliği, bir anlamda Atatürk’ün bize vasiyeti olan çağdaş medeniyet seviyesine yükselme hedefi açısından Türkiye için önemli olmuştur. AB’nin izlediği politika tamamen yanlıştır.

(Metin, Amerika’nın Sesi- Voice of America için verilen ve Yıldız Yazıcıoğlu tarafından yapılan röportajdan derlenmiştir https://www.amerikaninsesi.com/a/4043855.html)

Yorumlar