Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Suriye’de Oyunu Değiştirme Şansı Hala Var!

28 Haziran 2017

ABD'nin Suriye'ye ait bir savaş uçağını düşürmesinin ardından, 7 Nisan 2017'deki Şayrat Üssü saldırısının sonrasında olduğu gibi, ABD - Rusya arasındaki doğrudan irtibat askıya alındı. Türkiye'de pek dikkate alınmayan, gündemi de etkileyecek derecede önem arz etmeyen bu konu aslında Türkiye'nin PYD konusunda adım atabilmesi için önemli bir fırsattı. Fırsattı diyorum, zira bir iki satırlık bakanlık açıklamasıyla bile konuya temas edilmedi. Gerçekleşecek olan Astana görüşmelerinde umalım ki, Rus ve Suriyeli yetkililere bu hususla ilgili bir bildirimiyle PYD'ye yönelik olarak avantaj elde edilme girişiminde bulunulabilir. 

ABD, PYD güçlerini tehdit altında hissettiği anda, Rusya tarafından açık bir şekilde desteklenen Suriye ordusuna ait bir jeti düşürmekte tereddüt etmedi. Ancak Rusya da bu hamleye sadece ABD ile olan doğrudan irtibatı askıya aldığını açıklayan oldukça düşük seviyeli bir hamle ile karşılık verebildi. Yani, bu hamleler hem ABD hem de Rus tarafının Suriye konusunda birbirlerinin ayaklarına çok da basmadan, ortak çıkarları sağlama ve kendi çıkar alanlarını koruma siyasetini devam ettirdiğini gösteriyor. 
Şunu kesinlikle gözden kaçırmamak gerekir ki, ABD için de Rusya için de IŞİD en büyük tehlike. ABD de Rusya da PYD'yi destekliyor. ABD destekli PYD güçleri de artık Türkiye'de dillere pelesenk olan ve adeta komşu kapı gibi bahsedilen Rakka operasyonu için büyük stratejik öneme sahip güçler. ABD ile Rusya arasındaki sorun da tam burada başlıyor. Her iki gücün desteğine sahip olmasına rağmen PYD, Rusya'nın Suriye idaresini desteği yüzünden, Moskova'nın yumuşak karnını oluşturuyor. Zira Rusya Suriye'nin kuzeyinde de söz sahibi olma politikasını bölgede hayli zayıf olan Suriye yönetimi ile gerçekleştiremez. Bu noktada PYD'nin Rusya tarafından desteklenmesi şart. Ancak PYD'nin Suriye İç Savaşı başlamadan önceki durumu dikkate alındığında, Suriye idaresinin PYD'ye çok sıcak bakabilmesi mümkün görünmüyor. Bu noktada Suriye'nin PYD'yi desteklediği ifadelerinin de çıkar üzerine kurulu ve geçici bir politik davranış biçimi olduğunu asıl politik hedefin daha Hafız Esad döneminde yürütülen politikalarla temeli atılan, Rıfat Esad tarafından uygulanan genel stratejiye dayalı olduğunu belirtmekte fayda var. 

İşte bu karmaşık ilişki yapısı Rusya'nın bir yandan PYD'nin bir yandan da Esad'ın desteklenmesi konusundaki politikasının en büyük güçlüğü olarak ortaya çıkıyor. Rusya için IŞİD'in genişlemesinin önlenmesi açısından PYD'nin desteklenmesi elbette stratejik önemi haiz. Ancak bu stratejide ABD ve Rusya eşit ölçekte değerlere sahip değiller. Zira ABD'nin hem Irak hem de Afganistan'da hatırı sayılır bir ağırlığı var. Üstelik Afganistan'daki askeri gücü artırılacak. Yani el Kaide'den devralınan bir etki alanına sahip IŞİD ile doğrudan doğruya karşı karşıya gelen bir ülke ABD. Rusya için IŞİD terörü ise bu denli geniş bir ölçekte değerlendirilmeye tabi tutulamaz. Zira Rusya'nın böyle bir küresel güç misyonu yok. Muhtemel IŞİD saldırılarını topraklarında karşılama gibi bir avantaja sahip. Unutulmamalı ki bir devletin sınırları içerisinde gerçekleşen terör saldırılarına karşı sosyal mobilizasyonun sağlanması kolay olduğu gibi iktidarı da güçlendiren bir unsurdur. 

Burada devreye IŞİD'in nasıl ortadan kaldırılacağı sorusu giriyor. Rusya-Suriye-Türkiye üçlüsü ideal bir seçenek IŞİD'in ortadan kaldırılması veya en azından etki alanının daraltılması için. Unutmamak gerekir ki, dış politikada duygu yoktur. Türkiye'nin aşırı duygusal, gerçeklikten uzak ve etkisi olmayan yerel politik aktörlerle yürütmeye çalıştığı Esad'ın iktidardan düşürülme politikasının yanlış olduğu konusunda geniş bir mutabakat söz konusudur. Buna mukabil, Türkiye'nin içinde bulunmadığı bir çözümün gerçekleşme ihtimali de hayli zayıftır. Hep ifade etmeye çalıştığım gibi Türkiye bir Dünya lideri değildir ancak çok önemli bir bölgesel güç olarak sorunda kilit taşı rolünü üstlenmektedir. 
Yapılacak olan Astana görüşmelerinde Rusya'ya gerekli desteğin sağlanacağı görüşü kabul ettirildiği takdirde, PYD'nin önemli bir alanı kaybetmesi mümkün olacaktır. Zira ABD son derece pragmatist bir karar alma sistemine sahip devlettir. Dış politika yapım süreci de duygular değil çıkarlar üzerine kuruludur. PYD gibi sonu tam olarak belli olmayan bir maceradan ziyade, bölgedeki devletlerin IŞİD ile mücadeledeki ortak ve kararlı tutumu küresel güç olarak çıkarları doğrultusunda olacak ve az güvenilir ortağını terk etmekte tereddüt etmeyecektir. 

Yorumlar