Metin Edirneli Metin Edirneli @edirneli_metin

Balkanlar, Partiler ve Türkler

13 Mart 2017
Balkanlar, Partiler ve Türkler

Bulgaristan’da; özellikle Rodoplarda (Tanrıdağ) sevdiğim bir deyim vardır. İnsanlar eve gidiyorum yerine “Eve toplanıyorum” der… Bu, evin, aileyi toparlayıcı, birleştirici özelliğini yani yurt ve ocak oluşunu ortaya koyan çok güzel bir deyimdir… Şimdi bu nereden çıktı diyeceksiniz? Ona yazımın sonunda döneceğim…

Azınlıklar açısından bölünme ciddi bir sorundur. Gönül isterdi ki tüm toplum tek parti ve amaç etrafında toplansın. Fakat bu, hem demokrasi hem de halkın beklentilerinin mevcut kadrolarca karşılanamaması nedeniyle olanaksız görülmektedir.  Aslında birden fazla partinin var olması sorun değildir. Sorun için ancak toplumsal idealler, amaçlar ve hedefler konusunda bölünme olduğu zaman var diyebiliriz. Yoksa aynı idealler, amaçlar, hedefler için kaybolan heyecanı ve mücadeleyi yeniden hayata geçirmek yeni bir parti kuruluyorsa bu, bölünme değil yeniden dirilme; aynı amaç ve idealler için yeni bir heyecanla mücadeleye devam yani “toplanmadır”. Hele hele parti işgal altındaysa, bir grup kişinin bireysel amaçlarına ve çıkarlarına hizmet etmeye başlamışsa; parti toplumsal ideallerini, amaçlarını ve hedeflerini kaybetmişse yeni bir partinin kurulması sadece bir zorunluluk değil aynı zamanda bir çıkış bulmak adına, o toplumun bir görevidir. Kaybolan ya da unutulan toplumsal idealleri, amaçları ve hedefleri yeniden hayata geçirmek için kurulan alternatif bir yeni parti aslında hem toplum hem de eski parti için de bir can simididir. Çünkü bu sayede ortak toplumsal amaç, heyecan ve hedefini kaybeden kurum ve kişilerin de yeniden kendine gelme şansı bulunmaktadır.
Bizim Sesimiz” programına ara verdiğim 2013’ten beri Balkanlarda yaşayan dostlardan sürekli “Bu program bir uyarı, halkın sesi olma görevini görüyordu. Dahası sorunları ve konuları gündeme taşıması nedeniyle Balkanlardaki Türk partilerinin ve yönetici kadroların halkın sorunlarıyla, dertleriyle yakından ilgilenmesini sağlıyordu. Ne zaman ki program bitti partilerin ve görevlilerin duyarlılığı da aynı şekilde sona erdi. Programa ara vermeniz iyi olmadı, lütfen yeniden başlayın.” eleştirileri geliyordu.

Evet, siyasi partiler kendilerini denetleyen bir güç olmadığı zaman toplumsal hedeflerden, ideallerden, amaçlardan uzaklaşabilmekte daha da önemlisi kuruluş amacını ve varlık sebebini unutmakta, heyecanını kaybetmektedir. Aslında bu çok da anormal bir şey değildir. Çünkü belirli bir süreden sonra parti yönetiminde ciddi bir kan ve anlayış değişimi olmayınca yöneticilerde atalet oluşmakta ve buna bağlı olarak da parti, yerinde saymaya başlamakta, liderin ve dar bir kadronun istek ve beklentilerine göre yönetilmeye başlanmaktadır. Balkanlarda Türkleri temsil eden partilerin yaşadığı da bir noktadan öte bundan başka bir şey değildir.

Peki, bu durumun önüne nasıl geçilebilecektir?

Bu durumun düzelmesinin başta gelen öncelikli koşulu, toplumlarda ciddi anlamda demokrasi kültürü ve bilincinin varlığıdır. Aynı zamanda bağımsız bir medya ve güçlü sivil toplum örgütlerinin varlığı ile aynı amaçlar ve hedeflere yönelmiş bir muhalefetin; parti veya güçlü bir siyasi oluşumun varlığı da yine olmazsa olmazlardandır.
Balkanlara ve özellikle de Türk ve Müslüman azınlığa baktığımızda bunların hemen hemen hiçbirinin olmadığını veya çok az olduğunu görürüz. Hele hele Bulgaristan özeline baktığımızda, çok partili demokrasiye geçeli 28 yıl olduğu halde bu konuda çok vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. O kadar vahim bir tablodur ki bu, Bulgaristan’da gerçek anlamda ne doğru dürüst güçlü ve bağımsız bir Türk medya organından, ne örgütlü bir toplum hareketinden ne de demokrasi kültüründen bahsetmek mümkün. Var olan tek güç ve gerçek, kendisi gibi düşünmeyenlere ve eleştiri getirenlere bile tahammül edemeyen baskıcı, totaliter bir lider partisidir. Bu ise liderin ve parti yönetiminin keyfiliğe kaçmasına, toplumsal amaçlardan ve heyecanlardan uzaklaşmasına ve keyfiyete göre hareket etmesine yol açmaktadır. Bu nedenle topluma şimdi ve bundan sonra düşen görev, hangi parti olursa olsun, amacından çıktığı zaman oy vermeyerek onu cezalandırmak ve böylece kendine gelmesini sağlamak olmalıdır.

Balkanlarda ve özellikle de Bulgaristan’da partilerin toplumsal amaç ve hedeflerden uzaklaşmasının önüne geçmede geriye kalan tek seçenek ve çözüm ikinci bir partinin varlığı olmaktadır. Fakat aynı toplumsal amaçlar, hedefler ve idealler için kurulmuş bir parti. Böyle bir oluşum, Makedonya ve Kosova örneklerinde de olduğu üzere, mevcut partilerin kendilerine çeki düzen vermesine, amaçlar, hedefler ve idealler konusunda yeniden heyecan kazanmasına, halkın sorunları ile daha fazla ilgilenmesine yol açmaktadır. Kısaca böyle bir oluşum eski partinin atalet ve uyuşukluktan da kurtulmasını sağlamakta ve bundan da azınlık karlı çıkmaktadır.

Peki, Bulgaristan’a dönersek… Şu an ikinci bir partinin varlığı bölünme mi yoksa kaybedilmiş toplumsal heyecanı, hedefleri, amaçları gerçekleştirmek için yeni bir şans ve bir araç mı? Belki soruyu şu şekilde sormak çok daha doğru olacak. İkinci bir partinin kurulmasının Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları için ne zararı var? Parlamentoda iki partinin olması çok daha iyi değil mi? İki parti aynı hedefler ve amaçlar için işbirliği yaparsa Türkler ve Müslümanlar bu durumdan daha fazla karlı çıkmaz mı? Dahası iddia edilenin tersine yeni partinin oyları bölme ve Türkleri parlamentoda temsilcisiz bırakma diye bir tehdidi de olamaz. Çünkü mevcut parti, nasıl olsa 650 bin oyun ancak 350 bin kadarını alıyor ki, bu durum her geçen yıl kötüye doğru gidiyor. Başka bir deyişle aldığı oylar her seçimde düşüyor. Böyle bir gelişme ise 2-3 seçim sonra Türklerin tamamen parlamento dışında kalmasından başka bir şey değil.

Evet, Türklerin ancak 350 bin kadarı kendilerini temsil ettiğine inandığı partiye oy veriyor. Geriye kalanlar, parti beklentilerini karşılamadığından dolayı umutlarını, inançlarını ve heyecanlarının kaybettiklerinden ya oy kullanmıyor ya da başka partilere oy veriyor. Doğal olarak yeni bir partinin kuruluşu en azından bu küskünlerde ve yeni bir seçenek arayanlarda bir umut ve heyecan yaratacağından Türklerin ve Müslümanların parlamentoda çok daha fazla milletvekili ile temsil edilmesinin yolunu açacaktır. Ben olsam, hem Balkanlar hem de Bulgaristan özelinde temsil ettikleri toplumun çıkarlarını, ideallerini, amaç ve hedeflerini savunan ve rekabet ile diğer partinin de kendine gelmesini sağlayacak ikinci bir partinin kurulmasını ve parlamentoya girmesini desteklerdim.

Tekrar başa dönersek… Evet, Bulgaristan’da; özellikle Rodoplarda (Tanrıdağ) “Eve toplanıyorum” diye güzel bir deyim var. Yeni bir partinin kuruluşu bir bölünme değil bir heyecan, diriliş yani toplanmadır. Hem de ileride daha büyük bir aile olmanın kapısını açacak bir “toplanma”…

Son söz: Her şeyin özü saygı ve sevgidir. Her türlü yeni girişim, oluşum bir seçenek, bir fırsattır. Şans vermek gerek…

Yorumlar