Sabir Askeroğlu Sabir Askeroğlu @SabirAskeroglu

Asya-Pasifik’te Değişen Güç Dengesi

24 Ocak 2017
Asya-Pasifikte Değişen Güç Dengesi

Asya-Pasifik bölgesi küresel güç dengesinin hızla değiştiği bölgelerin başında geliyor. Değişen güç dengesi beraberinde daha önce “dondurulmuş” sorunları gün yüzüne çıkmasına neden oluyor. Bölge ülkeleri arasında en önemli sorunlardan bir olan sınır anlaşmazlıkları bu sorunlara taraf olan ülkelerin bir birlerine karşı silahlanmalarına ve karşı ittifaklara girmelerine yol açmaktadır.

Bölge ülkeleri için bir diğer sorun ise Çin’i yükselişi olarak görülmektedir. Çin’in her geçen gün uluslararası rolünü kanıtlamaya çalışmakta ve Doğu-Çin denizinde kendi çıkar alanlarını belirlemektedir.

Çin’i bölgede dengelemek için ABD’de bölgeye yönelik politikalarında çıkış yolları aramaktadır. ABD Pasifik’teki askeri gücünü yeniden şekillendirmeye başlamıştır. 2010’da Barak Obama idaresi, “Çin’i çevreleme” stratejisini yenilediğini açıkladı. Bu çerçevede ABD, ANZUS askeri-siyasi ittifakını tekrar canlandırmak, Singapur’da askeri üs inşa etmek ve Vietnam’la stratejik ortaklık kurmak için görüşmeler başlattı. Ayrıca ABD, Pasifik okyanusuna kıyısı olan Latin Amerika ülkelerinin de dâhil olduğu bölge ülkeleriyle birlikte Trans-Pasifik Otaklığı’nı kurmak için görüşmeler başlatmış ve bu yönde anlaşma imzalanmıştı. Bölgelikle ABD Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde ticari üstünlüğü sınırlamak ve bölge ülkelerini kendisine bağlamak için önemli bir adım atıyordu. Rusya’da bu anlaşmanın dışında tutuluyordu.

Çin, ABD’nin çevreleme politikasına karşılık vermek için  “inci dizisi” konseptini öne sürdü. Buna göre Çin, Orta Doğu’dan ithal ettiği enerji güzergâhına yakın deniz üsleri kurmayı öngörüyordu. Ancak daha sonra ABD’nin daha fazla tepkisini çekmemek için bu stratejisini askıya aldığı gibi gözüküyor. Aynı zamanda Çin, ABD’nin çevrelemesine karşı “İpek Yolu” projesini hayata geçirmek için Rusya’yla pazarlıklara başladı. Bunun yanında Çin mallarının Avrupa’ya ulaşması için Kuzey Kutbu üzerindeki ulaşım yollarını kullanmak için seferler başlattı. Donald Trump’n ABD Başkanı olmasıyla Obama’nın Çin stratejisinden vazgeçerek  Trans-Pasifik  Otaklığı’nı feshetti.

Çin ayrıca ABD’nin güvenlik politikalarını doğrudan ilgilendiren nükleer silahların modernizasyonuna başladı. 1995’de denemesini yaptığı 8000 kilometre menzilli kıtalararası balistik füzelerinin yanında bir de Füze Savunma Sistemlerini devre dışı bırakacak sistemlerine yönelikte çalışmalara hız verdi. Stratejik nükleer silahlarını (SNS) deniz altılarına da yerleştirmeye başladığı gibi bunların sayısını artırdı. Çin’in nükleer silahlarla ilgili başlattığı çalışmalar Rusya’nın da stratejik nükleer gücünü de doğrudan ilgilendirmeye başladı. Rusya, ABD’yle yürüttüğü nükleer silahların azaltılması görüşmelerine Çin gibi üçüncü ülkelerin de katılmasını dile getirmeye başladı. Ancak Çin herhangi bir şekilde bu tür formasyonlara katılmaktan uzak durmaya çalışmaktadır.

Nükleer silahlar bağlamında Asya-Pasifik bölgesinin güvenliğini doğrudan ilgilendiren güvenlik bir diğer güvenlik sorunu Kuzey Kore nükleer silahlarıdır. Kuzey Kore nükleer silahları öncelikli olarak Güney Kore ve Japonya’yı ilgilendirmektedir. Güney Kore ve Japonya’nın ABD’yle güvenlik anlaşmaları olması nedeniyle bu konu ABD’yi de bölgedeki politikalarını etkilemektedir. Bu konuya ilişkin ABD Kore yarımadasına taktik nükleer silahların tekrar yerleştirilmesi için Güney Kore’yle görüşmeler başlatmıştı.

Kuzey Kore’nin nükleer programı ekonomik ayrıcalıklar elde etmek ve Güney Kore’yi caydırmak için kullanıyor olsa da, Japonya’nın askeri politikasını etkilemektedir. Japonya’nın Çin’e karşı olduğu gibi savunma kapasitesini artırmakta ve nükleer teknolojiye yönelmektedir. Japonya’nın bu alanda kapasitesini artırması yanı zamanda askeri bağımsızlığının da yolunu açmaktadır.

Kuzey Kore nükleer programıyla doğrudan ilgili olan Rusya’da Asya-Pasifik bölgesinde aktif olmaya çalışmaktadır. Bölge ülkelerine silah ve silah teknolojisi satan Rusya, zengin enerji kaynaklarını da bu bölgenin talebine sunmaya çalışmaktadır. Çin, Japonya ve Güney Kore’yle enerji anlaşmaları imzalayan Rusya, aynı zamanda bölgedeki örgütler üzerinden işbirliğini geliştirmeye ve bölgedeki güç dengesinde yer almaya çalışmaktadır. Ayrıca Rusya Asya-Pasifik filosunun kapasitesini de aktırmaktadır.

 

 

Yorumlar