Ersin Dedekoca Ersin Dedekoca @dedekocae

Amerikan Doları’nın Değerlenmesi Global Ekonomiye Yarar mı?

15 Aralık 2016
Amerikan Dolarının Değerlenmesi Global Ekonomiye Yarar mı?

The Economist dergisinin 3-9 Aralık 2016 tarihli nüshasında yer alan “Why a strengthening dollar is bad for the world economi” başlıklı yazının Türkçesi, yazıdaki önemli tespitler nedeniyle aşağıda sunulmuştur:*

Doların yükselmesi ilk bakışta memnuniyet yaratıyor gibi görünüyor. Ancak bu, Doların küresel finans bağlamında oynadığı rolü yok saymak anlamına geliyor.

Dünyanın en önemli para birimi olan Dolar, şimdilerde güç gösterisinde bulunuyor. Donald Trump’ın Amerikan başkanlık seçimlerinde başarısının akabinde gelen üç haftada Dolar, zengin (gelişmiş) ülkelere karşı bile en sert yükselişlerinden birini gerçekleştirdi. Şimdilerde 2011’deki en düşük seviyesinin % 40 üstünde olan Dolar, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri karşısında da değer kazandı. Yuan 2008’den bu yana dolar karşısındaki en düşük seviyesinde; endişeli Çinli yetkililer, aşağı yönlü baskıyı engellemek için yerli firmaların yabancılara satışına yönelik sıkı önlemler üzerine düşünüyorlar. Problemleri olan Hindistan’ın para birimi, dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesini gördü. Diğer Asya ulusal paraları da, 1997-98 Asya finansal krizden bu yana görmedikleri düşük seviyelere indiler.

Dolar yıllardır kademeli olarak değer kazanıyordu. Ancak son büyük artış, Amerika’da ekonomi politikasındaki dönüşüm beklentisinden kaynaklanmaktadır. Yatırımcıların çoğu, Trump’ın vergilerde indirim yapacağını ve dağılan altyapıyı onarmak için daha fazla kamu fonu kullanacağını düşünüyor. Büyük mali teşvik(ler), FED’in enflasyonu dengelemek için faizleri daha büyük/hızlı oranda arttırmasına neden olacağı düşünülmektedir. Amerika’nın on-yıllık tahvil geliri seçim gecesi bulunduğu yüzde 1.7 seviyesinden yüzde 2.3‘e yükseldi. Daha yüksek getiriler, sermaye akışı için çekicilik görevi görüyor.

Dünyanın en büyük ekonomisindeki bu hızlı büyüme ilk başta hoş gelmekte. Çokça örnek verilen Ronald Reagan’ın başkanlıktaki ilk dönemi, Doların hızlıca arttığı bir dönemde bütçe açığının büyüdüğü ve yüksek faizin geçerli olduğu bir zaman dilimiydi. Bu dönem Amerika dışında sorunlara yol açmıştı. Bu kez durum daha karmaşık duruyor. Amerikan ekonomisi küresel ekonominin küçük bir kısmını oluştursa da, küresel finansal ve kredi piyasaları hacim olarak oldukça genişledi. Bu noktada Dolar, son derece merkezi bir role sahip oldu. Söz konusu olgu, güçlü Doları dünya ve Amerika için birlikte tehlikeli konuma soktu.

Yeni Dünya Düzeni (Novus ordo seclorum)

Amerika’nın göreceli ticarî ağırlığı istikrarlı bir düşüş içindeydi: ABD’nin ihraç pazarında en büyük paya sahip olduğu ülke sayısı 1994’de 44 iken, iki on yıl sonrasında 32’ye düştü. Ancak bu süreçte Doların ticaret ve tasarruf aracı olarak üstünlüğü yine de rakipsiz kaldı. Dolar bazı yönlerde güç olarak açık ara önde. 2014 yılında tahmini olarak Dolar’ın hakim olduğu bölge, Birleşik Devlet’in de içinde olduğu ve para birimleri Dolarla uyumlu olan diğer ülkeleri de içerecek şekilde, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ını ve dünya GSMH’nın da yüzde 60’ını kapsıyordu.

Diğer faktörler çok daha az belirgin durmaktadır. Amerika sınırları ötesinde gerçekleşen Dolar cinsi finansman tutarı, geçtiğimiz yıllarda daha da arttı. Gelişmekte olan ülkeler zenginleştikçe ve finansman açlığı çektikçe, Dolara olan talep de artmaktaydı. Finansal krizden bu yana, Amerika’daki düşük faiz oranları, emeklilik fonlarının başka yerlerde iyi verim sağlamaya başlamasına yol açtı. Bu fonlarla, gelişmekte olan ülkelerin büyük firmalarının ihraç ettiği kadar, Mozambik ve Zambia gibi çok alışılmadık yerlerde de ihraç edilen Dolar cinsinden tahvilleri almak için hızlı hareket edildi. Bu bono ihracatçıları, ülkelerindeki seviyenim daha altında Dolar cinsi borç almaktan mutluydu. Geçtiğimiz yıl, merkez bankalarının forumu niteliğindeki Uluslararası Ödemeler Bankası’na göre, gelişmekte olan ülkelerin üçte biri oranına karşılık gelen, yaklaşık 10 trilyon Dolar bu tür borç hesaplandı.

Dolar değerlendiğinde, bu borçları ödeme maliyeti de beraberinde yükselir. Ancak güçlü doların yarattığı sıkıntılar, dolar borçlularına doğrudan etkisinin ötesine uzanıyor. Dışarıdan ucuz borçlanma, birçok olayda, yerel kredilerdeki arz miktarının yükselmesine yol açtı. Sermaye akışı yerel varlık fiyatlarını arttırıyor, daha fazla borçlanmayı teşvik ediyordu. Ancak gelişmekte olan piyasalardaki şirketlerin hepsi, alınan bu Dolar cinsi borçları yatırım yapmak için kullanmadı; bazıları banka hesaplarında ( daha sonra ödünç verilmek üzere) ya da diğer şirketleri finanse etmek üzere kullanıldı.

Güçlü Dolar bu döngüyü tersine çevirir. Dolar yükseldikçe, borçlular artan borç maliyetini finanse etmek için nakit kullanıyorlar. Sermaye kaçtıkça, varlık/mal fiyatları düşer. Sonuçta, Amerika dışındaki birçok yerde krediler, sıkı şekilde Dolar cinsi teminatlara bağlanmıştır. Doların son yükselişi karşısında en büyük kaybedenlerin, Brezilya, Şili ve Türkiye gibi, yüksek dolar borcu olan ülkelerinin para birimlerinin olması tesadüf değil.

Yetkin Göz

Güçlü Dolar Amerika için de gizli riskler barındırıyor. Güçlü Dolar ihracatı baskılarken ve ithalatı arttırırken, ticaret açığı büyüyecek. Reagan döneminde tırmanan açık, korumacılığı canlandırmıştı. Bu kez Amerika daha büyük bir açıkla yola çıkıyor ve özellikle, bu durumu uluslararası ticaretin kurallarının diğer ülkelerin lehine işlediğini düşünen Trump tarafından politize edilmiş durumda. Daha büyük açık, onun, ticareti dengelemek için Çin’den ve Meksika’dan yapılan ithalata yüksek tarifeler uygulamakla tehdit etme şansını arttırıyor. Eğer Trump korumacı içgüdülerine yenik düşerse, sonuçları tüm taraflar için zararlı olabilir.

Anılan gelişme beklentisi doğal olarak, doların buradan nereye gideceğine bağlı. Bir çok yatırımcı umutlu. Dolar diğer para birimlerine karşı değerli duruma gelmeye başladı. FED’in, gelişmekte olan piyasalarda oluşan gelen bir probleme, gecikmeksizin faiz arttırmaktan vaz geçmesi gibi bir sicili bulunmakta. Uzun zamandır diğer para birimleri, gerçek değerlerinden uzaklaşmış durumda. Amerikan Dolarından kaçan yatırımcıların nereye gittiği de belli değil. Diğer yandan, Doların tahtının iki isteklisi Euro ve Yuan’ın kökleşmiş problemleri var. Faiz belirleme toplantısını bu ay için gerçekleşecek olan FED, ısınmakta olan ekonomide, sıkılaştırma kararından kaçınması oldukça zor duruyor.

Eğer dolar güçlü kalırsa, korumacı baskı, eşgüdümlü bir uluslararası girişimle etkisiz hale getirilebilir mi? 1985’de Amerika, Japonya, Britanya, Fransa ve Batı Almanya arasında, Doları aşağı çekmek için yapılan Plaza Anlaşmasına rakip olacak yeni anlaşma görüşmeleri yersiz görünüyor. Japonya ve Avrupa şimdilerde düşük enflasyonla mücadele ediyor ve hiç biri ulusal paralarının değerli olmasından yana değil. Sadece, kendilerini güvence altına almak için ihtiyaç duydukları sıkı para politikalarına izin veriyorlar.

Birleşik Devletler’deki menkul değerler piyasasının güçlü büyüme olasılığı artmış duruyor. Ancak bu beklenti uzun soluklu ve sürdürülebilir nitelikte değildir. Çünkü küresel ekonomi zayıf ve güçlü Dolar onu daha da zayıflatır.

(*):The Economist, Leader, Volume:421, Nr.9016, s.9

Yorumlar