Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

ABD Başkanını Buldu Ya Şimdi?

28 Kasım 2016
ABD Başkanını Buldu Ya Şimdi?

Amerika'da başkanlık adaylarını belirleyecek olan Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin büyük bir yarışı vardı… Süper Salı diyorlar buna… Yani bir çeşit cümbür cemaat kapıyı aralık görenin katıldığı delegelerin havada uçuştuğu ve her iki partinin de başkan adayı ben olacağım diyen kişilerin başa güreştiği bir er meydanı. Demokratlarda eski başkan Bill Clinton'ın eşi, eski dışişleri bakına Hillary Clinton önde tamamladı burada pek bir sıkıntı yok. Cumhuriyetçiler de ise aşırı heyecanlı ve sinirli tepkiler gösteren Donald Trump galip geldi. Cumhuriyetçilerde pek ses yok ama Trump'ın galip gelmesinde rahatsız olan önemli bir kesim de var. Çünkü ABD'de politik uygulamalar her ne kadar temel bir felsefe üzerine kurulu olsa ve moda tabirle gizli ajanda Trump'ın ifadeleri ile doğru orantılı olsa da, bunu bu derece açık bir şekilde dile getirerek başkanlığa soyunmak akılcı bir yaklaşım olarak görülmüyor. Bu durum da Cumhuriyetçiler içinde bir rahatsızlığın oluşmasına sebep oluyor. Bu rahatsızlığa istinaden Demokratların tepkisini söylemeye bile gerek yok. 
Trump'ın aşırı ve rasyonaliteden uzak söylemi ABD'nin yürüttüğü soğukkanlı sonuç alıcı dış politika için bir tehlike olarak görülüyor. Ancak, Trump'ı destekleyen kesim ise onu samimi ve Cumhuriyetçilerin bu vakte kadar söyleyemediklerini cesurca dile getirebilen biri olarak görüyor. Ancak, samimi(!!!) ve cesur(!!!) Trump Amerikan devletinin güvenlik birimlerinin üst düzey yöneticileri tarafından da kaygıyla karşılanıyor. Bill Clinton ve George Bush dönemlerinde Amerika'nın teknik istihbarat servisi NSA, Geogre Bush ve Barack Obama dönemlerinde de CIA direktörlüğü yapan Org. Michael Hayden, seçilmesi durumunda Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin, Donald Trump'ın emirlerine uymama yetkisinin olması gerektiği görüşünü belirtti. Aaaa ne kadar ayıp değil mi? Hiç bir asker emekli de olsa üstelik bu şekilde bir açıklama yapar mı? Yahu ne anti demokratik değil mi bu Amerikalılar? Bürokrasi - siyaset çekişmesinin her ülkede olması normaldir ancak bir işi yapmaya yıllarını vermiş bürokratın belli bir sınır çerçevesinde konuşması ve görüş bildirmesi ancak tecrübe paylaşımıdır. Ve hiçbir siyasi bir bürokrat kadar eğer o bürokratın yaptığı işten gelmiyorsa, söz konusu işi bilemez. Dolayısıyla Hayden'in biraz üst perdeden yaptığı açıklama ABD'den olagelen bir durumdur. Hiç kimse de çıkıp vatana, millete darbe lafzıyla basın yayın kuruluşlarında karşı propagandaya girişmez. 
Daha bitmedi Amerika'da ister Trump seçilsin ister de başka bir aday, atamak istediği bakan adayları Amerikan Senatosunun ilgili kurullarının karşısına çıkıp ikna edici olmak zorundadır. Aksi halde atanamazlar. Bu durum bilindiği için de, başkanlar söz konusu hassasiyeti göz önünde tutarak aday belirlerler. Yani, Trump seçilse bile, zamanında benim muhasebeciliğimi gayet iyi yaptı öyleyse hadi ödüllendirelim de maliye bakanı olsun bizim arkadaşımız diyemeyecektir. Ayrıca Amerika'da en son karar verici merci Yüksek Mahkeme'dir (Supreme Court). Bu mahkemenin verdiği karara başkan dahi olsa uyulur. Ve adaylar mahkemenin karar verdiği başkan döneminde çok önce atanmış olabilirler. Yani sizi ben atadım öyleyse benim istediğim gibi karar vermek zorundasınız gibi bir söylem bir başkan tarafından dile getirilemez hatta bu hayal bile edilemez. Evet, başkanın veto gibi büyük bir yetkisi vardır ve ihtiyaç hissettiğinde bunu kullanır. Ama bu yetki gerekli gereksiz kullanılırsa öncelikli olarak başkanın birinci dönemi ise ikinci dönem seçilme ihtimali zora düşer, eğer ikinci dönemiyse de başkanın partisinin adayının kendisinden sonra seçilmesi sıkıntılı olabilir. Bu durumu bilen başkanlar da gayet itinalı bir şekilde ve ikna edici olarak bu yetkilerini kullanır. Amerikan başkaları devlet hizmetlerinde bulunmadıkları süre zarfında yaptıkları harcamaları da kendileri ödemek zorundadır.
Bu yukarıdaki paragraf 4 Mart 2016'da bu köşede yazdığım yazının aynıyla tekrarıdır. Şimdi gelelim sürece. Kazanan Donald Trump oldu ancak neyi? Yürütme organının başı olmayı o da bir sonraki Konrge seçimlerine kadar. Zira iki yılda bir yenilenen kongre seçimlerinde iki yıl sonra Cumhuriyetçilerin hem Senato hem de Temsilciler Meclisinde çoğunluğu sağlama ihtimali bu dönemde Trump ve takım arkadaşlarının neler yapacağına bağlı. Burada kısaca seçimin gidişatına değinelim. Hillary Clinton seçimin tek favori adayı gösterilse de, Clinton'ın lehine ayrışı çok zorlamama kararı alan Bernie Sanders önemli bir figürdü. Uzun bir dönem yaklaşık otuzbeş yıl bağımsız olarak siyasi hayatına devam eden Sanders sosyal demokrat söylemiyle öne çıktı ve önemli bir taban da edindi. Ancak Demokratlar arasında Clinton'a dönen ibre Sanders'ın yarıştan çekilmesine sebep oldu. Bir de kararsız eyaletlerde bulunan seçici delegeler ile bağımsız adayların oy sayıları açısından tahmin edilemez duruşları anketörleri yanıltan başka bir etkendi. Sonuçta genel beklentinin aksine Trump seçildi. Bir not daha düşelim seçimin ilk saatlerinde hile yapıldığı gerekçesiyle mahkemeye başvuran Trump bile büyük ihtimalle seçileceğine ihtimal vermiyordu. Aksi takdirde kazandığı seçimde hile olduğunu ifade eden bir başkanla karşı karşıyayız demektir. Sonuçta Trump yeni ABD Başkanı. Peki ne olacak neler olabilir?
Trump bu avantajını korumak için muhtemelen iç politika ve ekonomik gelişmeye eğilecek… ABD'de çeşitli seviyelerde Trump karşıtı gösteriler yapılıyor. Buna rağmen seçim sonuçlarının değişmesi mümkün değil. 20 Ocak 2017'de Oval Ofis'te Trump oturmaya başlayacak. Gelelim vaadlerinin ne derecede gerçekleşebileceğine. Trump, özellikle ırkçı söylemleri dolayısıyla orta gelir seviyesine sahip üst eğitim grubu Amerikalıların desteğini alma konusunda zorlandı. Bu ciddi bir sorun doğurabilir tabii eğer politikası bu şekilde sürerse. Bunun da İslam karşıtlığı sözleri gibi geçerliliğini yitireceğini tahmin ediyorum. Asya Pasifik bölgesi hem iç hem de dış politikası için büyük bir öneme sahip olacak. Ancak seçim vaadinde bulunduğu Çin mallarına %45 vergi koyma girişiminde nasıl bulunacak onu göreceğiz. Latin kökenli Amerikalılar ve göçmenleri endişeye sevk eden Meksika sınıra duvar inşasını başlamadan biten bir çılgın proje olarak anabiliriz. Yukarıdaki yazıya dikkat edelim orada bir devlet sistemi vurgusu var. İşte o kuvvetler ayrılığı ilkesi ve başkanın gücünün iki yılda bir test edildiği Kongre seçimleri de bunun için kullanılıyor. Yani eğer Trump politikaları keyfi bir şekilde ve ABD ekonomisini tehlikeye atacak bir şekilde giderse 2018'de yapılacak seçimlerde başkanlık gücü önemli bir şekilde kısıtlanmış, veto yetkisinin arkasına saklanan bir başkan görebiliriz.
Gelelim dış politikasına… Amerikan ordusunu modernize edeceğini ifade eden bir başkandan savaşları bitirmesi gibi bir yaklaşım bekleniyor. Bu beklentiye sahip olanlara bol şanslar dilerim. Suriye meselesine yönelik olarak yaptığı açıklama ise tüylerimi diken diken etti. Suriye'de çok fazla görünür haldeyiz bunun için örtülü operasyonlara öncelik vereceğiz diyor Trump. Ve hükümet için de bir kötü haber; “Esad ve Rusya IŞİD'e karşı savaşıyor biz niye Esad ve Rusya'ya karşı savaşıyoruz?” diye soruyor Eğer ABD ile Rusya daha ılımlı bir ilişki ağı kurarsa bizim Moskova ziyaretleri de hız kazanacak demektir. ABD genel devlet stratejisi çerçevesinde davranmaya devam edecektir özellikle dış politikada. Hatta şimdi Obama dönemine nazaran daha düşük müdahale profilli ve müttefiklerine daha çok işin düştüğü, müttefiklerin elini daha çok cebine attığı bir döneme giriyoruz. NATO'ya harcama müttefikler tarafından daha çok yapılmalı diyen bir ABD başkanı var artık. Obama dönemini mumla aramazsak iyidir. Bu dış politik yaklaşım ne derece gerçekleştirilir bunu zaman gösterecek ancak eğer gerçekleştirilme çabasına girilirse Orta Doğu bölgesine yönelik önemli bir belirsizlik alanı da hazırlayacaktır. Bu da Türkiye için olumsuz sonuçlar doğura bilir. Buradan Türkiye'deki tüm Trump ve Clinton sevdalısı şahıslara da selamlar. Unutmayın orası başka bir devlet. Kendi seçimlerini yaptılar sizler sakin olabilirsiniz…

Yorumlar