Sabir Askeroğlu Sabir Askeroğlu @SabirAskeroglu

BM Reformları ve Türkiye’nin Üyeliği

21 Eylül 2016
BM Reformları ve Türkiyenin Üyeliği

Birleşmiş Milletler Örgütü (BM) II. Dünya Savaşı sırasında şekillendirilmeye başlayan, savaşın sona ermesiyle ana yapısına kavuşan uluslararası örgüttür. Birleşmiş Milletler temellerini I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Milletler Cemiyeti’nden (MC) almaktadır. Milletler Cemiyeti dünyadaki büyün savaşları önlemek amaçlı kurulmuş, ancak amacına ulaşamamış bir kuruluştu. BM’de aynı amaçla kurulan ve büyük savaşları önleme amacını taşıyan bir örgüttür. BM’de MC gibi büyük güçler arasında ortak güvenliği amaçlayan bir kuruluştur. Ancak BM’nin kuruluşu dönemindeki süreçte örgüt içi yapılanma güç dengesi esasına dayalı olarak şekillendirilmiştir. Nazi Almanya’sına karşı zafer yolunda yaşanan ilk kırılma tarihi olan 1943 yılında ABD, Sovyetler Birliği ve Büyük Britanya’nın görüşmeleriyle yeni dünya düzeninin nasıl şekilleneceği ele alınmaya başlamıştır. Daha sonra Moskova’nın talebiyle Çin ve bir zaman sonra örgüt içi kutuplaşmayı azaltmak için de Fransa dâhil edilmiştir.

Günümüzde BM uluslararası sorunlara yeterince cevap veremediği için kriz döneminden geçmekte ve eleştirilere maruz kalmaktadır. En baştaki sorun BM’nin kuruluş felsefesinde yatmaktadır. Bu da BM’nin yapısı “devletlerin egemenliği ile bu egemenliğin uluslararası hukuk tarafından sınırlandırılması arasındaki denge” üzerinde yatmasıdır. Devletler, savaşların uluslararası hukukla sınırlandırılmasına onay verirken, ulusal çıkarları gerektiğinde ise uluslararası hukukun egemen terciklerini de sınırlandıramayacağı yönünde hareket etmektedir. Devletler arasındaki rekabet uluslararası krizlere ve uluslararası güvenlik sorunlarına ve devletler arasındaki savaşlara yol açmaktadır.

Diğer bir sorun ise, BM’nin teknik yapısında yatmaktadır. BM’nin en önemli siyasi organı BM Güvenlik Konseyi’dir (BM GK) Güvenlik Konseyi’nin kararları, ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’den oluşan 5 daimi üyeler tarafından belirlenmektedir. Bu ülkeler uluslararası güvenliğin ve barışın sağlanmasından sorumlu ülkelerdir. Kararların alınması oybirliğiyle yapılmaktadır. Taraflardan herhangi biri itiraz ettiğinde, (veto hakkını kullandığında) karar alınamamaktadır. Soğuk Savaş boyunca BM Güvenlik Konseyi Washington ile Moskova arasındaki alan mücadelesi için çekişmelerle geçmiştir. Ancak SSCB’nin dağılması BM’de reform tartışmasını gün yüzüne çıkarmıştır.

Soğuk Savaş’ın sona ermesi, güç dengesi üzerine inşa edilen BM GK’deki güç dengesini değiştirmiş ve küresel ve bölgesel yeni sorunlarla baş etmek zorunda bırakmıştır. Eski Sovyetler Birliği etki alanındaki sorunların çözümünde etkin rol almaya çalışan Moskova,  artık eski küresel gücünden yoksundu. Rusya kendi bölgesine çekilirken, ABD 1999’da Yugoslavya, 2003’te Irak müdahaleleriyle BM GK devre dışı bırakmıştır. Rusya, uluslararası meselelerde kendi çıkarlarına hizmet etmediği durumlarda BM GK kararlarını veto ederek kararların çıkmasını engellerken, aynı gerekçeyle ABD BM GK kararı olmadan hareket etmekteydi. Dolayısıyla BM GK, hem uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında hem de devletler arasındaki çatışma risklerinin azaltılması konusunda hala önemli bir kuruluş olmakla birlikte, yapı ve işleyişi hala büyük güçlerin terciklerine bağlı kalmaktadır. Diğer taraftan 1991’de değişen dünya düzeni ABD hegemonyasına sahne olmuşken, 2000’lerden itibaren ABD hegemonyası zayıflamaya başlamasına, bölgesel güçlerin yükselişe geçmesine sahne olmuştur. Bu da yeni dünya düzenini, dolayısıyla da BM KG’nin reform tartışmalarını tekrar gündeme getirmiştir.

Güvenlik Konseyi’ne Aday Ülkeler

2005 yılında Almanya, Japonya, Hindistan ve Brezilya’dan oluşan “Grup-4”  BM GK’den daimi üyelik talebinde bulundular. Japonya ve Almanya ekonomik gelişmişlik düzeyleri nedeniyle BM GK adaylığına sıcak bakılmaktadır. Aynı zamanda  iki ülke BM’ye en fazla maddi destekte bulunan ve uluslararası barış gücü sağlayan ülkeler arasındadır. Hindistan Güney Asya’nın, Brezilya ise Latin Amerika’nın lideri konumundaki yükseler güçler arasındadır. Tüm bu ülkelerin BM GK üyeliği ABD tarafından desteklenmektedir. Ancak Almanya’nın 2003 Irak müdahalesindeki tavrı nedeniyle ABD, Almanya konusunda daha isteksiz davranmaktadır. Almanya’nın Rusya’yla artan işbirliği ABD’nin endişeleri arasında.  

ABD, Asya’da Çin’i Hindistan üzerinden dengeleme stratejisi nedeniyle Hindistan’ı desteklerken, Çin-Hint ilişkilerin gelişmesi Hindistan’ın üyeliği Çin tarafından da desteklerin hale gelmektedir. Çin-Hindistan ilişkilerinin gelişmesi ABD’nin bu desteği üzerinde daha temkinli davranacağı söylenebilir. Ancak Hindistan’ın BM GK üyeliğine Pakistan karşı çıkmaktadır. Bunu da Çin’le olan ittifakı üzerinden engellemeye çalışmaktadır. Japonya üyeliğinin önündeki engel ise Çin’in tavrıdır. Çin-Japonya arasındaki bölgesel rekabet ve adalar sorunu Japonya’nın işini zora sokmaktadır. Japonya’nın ABD ile ittifakı BM GK üyeliğinin Çin tarafından engellenmesi için diğer bir nedendir.

Japonya’nın üyeliği Rusya için de geçerlidir. BM GK reformlarını resmi olarak destekleyen Rusya, ABD-Japonya ittifakı nedeniyle Japonya’nın daimi üyeliğine soğuk bakmaktadır. BRİCS üyesi Hindistan ve Brezilya’nın üyeliğine ise sıcak bakmaktadır. Bu ülkelerin olası üyelikleri BM GK içindeki güç dengesini Rusya’nın lehine değişmesine neden olacaktır. Rusya reformların yapılması için de birkaç şart öne sürmektedir: 1) daimi üyelerin pozisyonlarında her hangi bir değişiklik olmaması; 2)  BM Şartı’nda herhangi bir değişikliğin yapılmaması; 3) üyelikler bölgesel temsiliyet esasına göre yapılması; 4) BM reformlarıyla ilgili tüm değişikler oybirliğiyle yapılmasıdır. Diğer taraftan BM GK üyelerinin sayısının artması Rusya’nın ayrıcalıklı 5 ülkeden biri olma prestijinin de zayıflatacağı endişesine kapılmaktadır.

Orta Doğu ve Türkiye

BM GK kurul amacı uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması ve korunmasıdır. Yukarıda görüldüğü üzere, BM GK daimi üye adayları Almanya gibi Avrupa ülkesi, Japonya gibi Doğu Asya ülkesi, Hindistan gibi Güney Asya ve Brezilya gibi Latin Amerika ülkeleridir. Bunların her biri dünyanın en sorunlu bölgesi olan Orta Doğu’dan uzak coğrafyalarda yer almaktadır. Dolayısıyla da siyasi ilişkileri en zayıf ülkelerdir. Almanya için Avrupa birliği güvenliği öncelikli meseledir ve Avrupa’da meydana gelen bazı güvenlik sorunlarını ABD’siz ya da Rusya olmadan çözme gücünden de yoksundur. Japonya ise, Orta Doğu’dan çok uzakta yer almasının yanında öncelikli dış politika hedefi Asya-Pasifik bölgesindeki çıkarlarını savunmak, küresel anlamda ise ABD’nin politikasıyla paralel dış politika takip etmektedir. Hindistan ise, siyasi olarak dünya sorunlarına olduğu gibi Orta Doğu sorunlarından uzak durmaya çalışan bir ülkedir. BM GK üyesi Çin’de de benzeri durum söz konusudur. Brezilya coğrafik olarak en uzak ülkedir. Kendi iç sorunlarıyla birlikte Latin Amerika bölgesinin sorunları nedeniyle Brezilya, Orta Doğu sorunlarına olan ilgili beklenilir düzeyde olmayacaktır.

Bu bağlamda Orta Doğu bölgesini BM GK’de temsil edebilecek adaylar arasında Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan gösterilebilir. Ancak Mısır’da demokratik olmayan yönetim, ekonomik ve toplumsal sorunlar, iç istikrarsızlık Orta Doğu’yu temsil etmesinin önündeki engellerdir. Orta Doğu çatışmalarında aktif yer alan İran’da uygun aday olmaktan uzaktır. Hem Suudi Arabistan’la olan mezhepsel gerginlik, hem İsrail’le olan düşmanlık, her iki ülkeyle olan olası savaş riskleri söz konusudur. Demokratik olmayan yönetimi, Batı’yla olan gerginliği ve sadece Şia’ların temsilcisi olarak hareket eden İran’ın da BM GK üyeliği az ihtimaldir.

Suudi Arabistan’da İran’la benzeri durumda olup İran’ın tam karşısında yer alan ülke konumundadır. Demokratik olmaya yönetim ve bu nedenle ilerleyen yıllarda olası iktidar krizi nedeniyle iç istikrarsızlık riski söz konusudur. Ekonomisinin sadece petrol gelirlerine bağlı olan Suudi Arabistan küresel ekonomik dalgalanmalara masız kalan bir yapıya sahiptir. Bölgedeki radikal dini grupları desteklemesi ve temsilcisi konumunda olmasının yanda bölgede İran’la yürüttüğü mezhepsel savaşlar kırılgan Riyad Krallığının da bölgensin temsilci olmaktan uzaklaştırmaktadır.

BM GK daimi üyeliği için en uygun aday Türkiye’dir. Bölgenin en gelişmiş ülkesi olan Türkiye, derin ve güçlü uluslararası bağlantıları, demokratik yapısı, hem Batı ile ilişkiler hem de bölge ülkelere model olma kapasitesi nedeniyle ey uygun aday konumundadır. Türkiye Sünni ülkelerle olduğu gibi Şii ülkelerle de işbirliği yapabilecek kapasitesi örneklerde doludur. Aynı zamanda bölgenin gerçeği olan İsrail’le olduğu gibi bölgedeki diğer Müslüman gruplarla da yakın ilişki kurabilen bir ülkedir. Bölgesel sorunlara alternatif barış planları sunabilen, hem ABD hem de Rusya’yla sorunların çözümünde ortak hareket edebilen güce sahiptir. Bölgenin en büyük ordusuna sahip olması ve NATO üyeliği nedeniyle ittifakı harekete geçirebilme yeteneği Türkiye’nin daha makul aktör haline getirmektedir. Türkiye dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olmasının yanında dünya barış gücüne en fazla katkıda bulunan ülkeler arasındadır.

BM GK reformların gerçekleşmesinin önünde ciddi sorunlar olduğu aşikâr, ancak GK yeni üyeler alacak olursa bölgesel temsiliyet esasına göre yapılması gerekir. Bu durumda ise Orta Doğu ve Türkî Cumhuriyetlerle olan tarihsel ve kültürel bağları nedeniyle en uygun aday Türkiye’dir. Orta vadede bu değişim gerçekleşmeyecek olsa da Türkiye BM GK daimi üye statüsünü elde etme çabasını ve bu tavrını sürdürmesi önemlidir. Ancak bunu yaparken de Türkiye uygun adaylığı için şimdiden somut adımlar atması gerekir. Uluslararası sorunların çözümünde aktif rol almaya çalışmalı, bunun için ise bölgesel işbirliklerini realpolitik esasına göre geliştirmelidir. Ekonomik kalkınmasını hızlandırmalı ve yüksek teknolojik üretime geçmelidir. Bilim alanında yatırımlarını artırarak bunu milli üretime yansıtmalıdır. Tüm bu büyük projelerin hayata geçirilmesi için ise, toplumsal uzlaşma ve siyasi istikrarı sağlamalıdır.

Yorumlar