Özersay: “Gerçekle yüzleşme zamanı geldi”

10 Nisan 2019 12:53

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay bugün (9 Nisan) Meclis’te yaptığı konuşmada Kıbrıs sorununa değinerek bundan dört – beş ay öncesinde BM’nin görevlendireceği ‘adı her ne olursa olsun geçici, özel, temsilci veya danışman aracılığıyla’ aslında şapkadan tavşan çıkaramayacağını söylediğinde biraz da alaycı bir biçimde, bu söylediğine gülenler olduğunu, fakat bugünkü durumun hiç memnun olmamasına rağmen kendisini haklı çıkardığını söyledi.

 “O günlerde, reel politiğe uygun analizler yapmazsak vatandaşımızı gereksiz yere umutlandırmış oluruz diye düşündüğüm için o sözleri sarf etmiştim” diyen Bakan Özersay, bugün gelinen noktada “Kıbrıs Rum tarafının dönüp dolaşıp sekiz ay dokuz ay boyunca taraflar arasında ortak bir zemin, ortak bir vizyon var mı diye nabız tutan BM yetkilisine, benim müzakereci olarak görev yaptığım dönemde BM’nin uzman statüsünde görevlendirdiği kişi tarafından getirilen 6 - 7 tane farklı fikirden bir tanesi, sanki yeni bir fikirmiş gibi sunmaya kalkışması kadar aslında ciddiye alınamayacak ve Rum tarafının bu süreci ciddiye almadığını gösteren bir örnek olamazdı diye düşünüyorum. O dönemde bu 6 -7 farklı düşünce BM uzmanı tarafından gündeme getirildiğinde biz Kıbrıs Türk tarafı olarak hangisinin hangi yönü itibarı ile BM temel ilkelerine parametrelerine yani siyasi eşitliğe uygun olduğu, hangi yönüyle olmadığı yönünde çok detaylı açıklamalarda bulunmuştuk. Birleşmiş Milletler uzmanıyla günlerce birlikte çalışmıştık ve orada neden aslında dönüşümlü Başbakanlık gibi bir isim altında ortaya konulan düşüncenin siyasi eşitliğe hiçbir biçimde hizmet etmeyen bir düşünce olduğunu izah etmiştik. Öyle bir devlet ortaya çıkacak ki iki kurucu unsurdan biri olan Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtacak olan temsilciler hiçbir halde ve şartta bu devletin başkanı olamayacak, her hal ve şartta devletin başkanı her zaman Kıbrıslı Rum olacak ama o devlet sizin devletiniz olacak. Böyle bir şey kabul edilebilir mi, aslında Anastasiadis tarafından önerilen bir Kıbrıs Rum devletidir.

Özersay şöyle devam etti: “Şimdi birilerinin şunu demeyi düşüneceğini önceden kestirebiliyorum 'ama 1960 Cumhuriyetinde de Cumhurbaşkanı her zaman için bir Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Yardımcısı da her zaman için Kıbrıslı Türk olacaktı değil mi? O devlet de Kıbrıs Rum devleti miydi?’. Ne olmuştu hatırlayalım, günün sonunda Cumhurbaşkanı olan Kıbrıslı Rum’un anayasayı yok saydığı ve her fırsatta uluslararası alanda devleti ben temsil ederim dediği, devlet içerisindeki iki toplumlu ortaklık bozulduğunda da devleti sadece biz temsil ederiz diye Birleşmiş Milletlerde o sandalyeye sahip çıkmasını sağlayan unsurlardan bir tanesi, maalesef işte bu kendi içinde dengeli olmayan düzenlemeydi. Dönüşümlü başkanlık konusundaki ısrar buralardan geliyor. Dolayısıyla kimse bunları küçümsemesin. Burada çok ciddi bir mantalite farkı ortadadır.

Geçen bu süre zarfında, yapılan bu temasların ertesinde ortaya çıkmıştır. En baştan itibaren bizim Dışişleri Bakanlığı olarak altını çizdiğimiz bir husus vardı. BM Genel Sekreterinin sunmuş olduğu son raporun içerisinde önce taraflar arasında ortak bir vizyon olacak ardından bu ortak vizyon çerçevesinde müzakerenin nasıl olacağı konusunda da taraflar anlaşacak, ondan sonra tam teşekküllü müzakereler başlayacak diye üç adımdan bahsediyordu. Üç adımın 1. adımı dahi atılamamış oldu. Ve bir gerçekle yüzleşme durumunda kaldık. Taraflar arasında bu adanın geleceğine dönük olarak ortak bir zemin, ortak bir vizyon mevcut değildir. Geldiğimiz nokta sadece bu sürecin değil bu türden bir ortaklığa dayalı süreçlerin (bu benim şahsi görüşümdür) tükendiğinin göstergesidir aslında. Yani sadece Crans - Montana ertesinde başlatılmaya çalışılan bir sürecin tükenmesi değil yönetimi ve zenginliği paylaşmaya dönük ortaklıklara ilişkin bir başka sürecin de genel anlamda bu süreçlerin de tüketildiğinin bir göstergesi bir kanıtı niteliğindedir diye düşünüyorum.”

Bakan Özersay, Birleşmiş Milletler Temsilcilerine bir kere daha çağrıda bulunarak “Biz, görevi bitirdikten, görevi teslim ettikten ya da emekliye ayrıldıktan sonra çıkıp ta Kıbrıs’taki doğruları söyleyecek olan BM temsilcileri istemiyoruz. Görevdeyken yaptıkları temaslar görüşmeler gözlemler çerçevesinde durum neyse çıkıp bunu cesaretle söylesinler. 2004 yılında yazılan rapor açık ve net bir biçimde Kıbrıs Rum toplumunun Kıbrıs Türk toplumu ile yönetim ve zenginliği paylaşmaya hazır olmadığını söylüyor olmasına rağmen evet güvenlik konseyi tarafından onaylanmamıştır. Ama o raporda bu doğrunun bu gerçeğin tespit edilmiş olduğu gerçeğini kimse değiştirememiştir. Aynen raporda eğer taraflar arasında ortak bir zemin ve ortak bir vizyon yoktur. Eğer BM temsilcisi önümüzdeki günlerde gerçekten yazması gereken şeyleri bu rapor içerisine yazmaktan imtina ederse, bir gerçeği değiştiremeyecektir. Taraflar arasında ortak bir zemin bulunmadığı gerçeğini değiştirmeyecektir. Anlaşılanlardan, Kıbrıs Rum tarafının geri adım attığı gerçeğini değiştiremeyecektir. Siyasi eşitliği Kıbrıs Rum tarafının kendi içine sindiremediği gerçeğini değiştiremeyecektir. Siyasi eşitliği Kıbrıs Rum tarafının sulandırmaya çalıştığını gerçeğini değiştiremeyecektir. Dönüşümlü başkanlığı Kıbrıs Rum tarafının kendi içine sindiremediğini gerçeğini de değiştirmeyecektir ve özü itibari ile yönetimi ve zenginliği bizimle paylaşmaya hazır olmadıklarını gerçeğini değiştirmeyecektir. Bunu birilerini kötülemek, birilerini bizim değişimizle fena göstermek ya da durumu olumsuz tarif etmek için söylemiyorum. Ama 50 yıl denen süre, yarım asır bazı gerçekleri görmekten kaçınarak bir yere gidemeyeceğimizi en azından görmemiz için bence fazlasıyla yeterli bir süredir.

Bakan Özersay, “önümüzdeki dönemde şahsen ben BM açısından da bir fırsatın ortaya çıktığı düşüncesindeyim. Kıbrıs’ta gerçekçi olan ‘gerçekleştirilebilir olan nedir’i sormak sorgulamak ve gerçek anlamda Pandoranın Kutusu’nu açmak için bir fırsat ortaya çıkmıştır. İki halk için de Doğu Akdeniz bölgesindeki barışın, güvenliğin ve istikrarın geleceği açısından önümüzde bir fırsat vardır. BM ilgili kişileri ve temsilcileri yazacakları raporda en azından bugünden sonra biraz daha gerçekçi olurlarsa daha doğru bir yere doğru gidebiliriz. Önümüzdeki dönemde şahsen ben örneğin tarafların BM olmadan da gayrı resmi olarak ‘Peki be arkadaş 50 sene geçti bir şey yapamıyoruz yönetimi ve zenginliği paylaşma zemininde bir ortaklık mümkün değil madem ki ne yapacağız biz bu adanın geleceğinde gayri resmi olarak doğrudan BM olmadan diyalog içerisinde olmaları gerektiği kanaatindeyim. BM’nin Uluslararası Kıbrıs konferansı diye diye federasyona dayalı bir ortaklık zeminindeki süreçlerin parçası olarak çağırdığı konferanslardan birisini değil de, ‘Kıbrıs’ta bundan sonra ne yapacağız ne yapmalıyız gerçek olan ve gerçekçi olan nedir diye BM’nin bu tür bir uluslararası toplantı yapıp bütün ilgili tarafları çağırıp Kıbrıs sorunu bundan sonra nereye diye, herkesin şapkasını önüne koyup kendi kendine sorması gerektiği’ noktasına geldiğimiz düşüncesindeyim. O şapkanın içerisinde tavşan aramaktan çok daha gerçekçi olacağı kanaatindeyim” dedi.

Yorumlar