Bir HÖH/D(p)S yetkilisinden şok mektup!

22 Mart 2017 23:05
Bir HÖH/D(p)S yetkilisinden şok mektup!

“Değerli yurttaşlar,

Geçiş döneminde yaşanan bazı önemli olaylara tanık olmuş sıradan bir vatandaş olarak sizlere sesleniyorum. Bunu, bugüne kadar yapmış olmalıydım, farkındayım ve bunun için vicdanım sızlıyor. Yine de geç olsun, ama güç olmasın diye düşünüyorum.

26 Mart’ta düzenlenecek olan erken parlamento seçimleri ile ilgili yürütülen seçim kampanyası etrafında dönen olaylar, siyasi partilerin, Bulgar halkına yönelik takındıkları kaba ve bayağı tutumunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu partiler, hiçbir zaman yerine getirmedikleri ve yerine getirmemek için her zaman “haklı” nedenler ortaya koydukları vaatlerle sizin oylarınızı, bir kez daha çalmaya çalışmaktadır. Bir kez daha karşınıza çıkarak, önceki seçimlerde yapamadıklarından dolayı “suçluluk” hissettiklerini dile getirmektedirler.

Bunu söylemeye utanıyorum, ama “geçiş dönemi” olarak adlandırılan bir dönemin partilerinden biri olan Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin (HÖH) yönetiminde yıllarca yer almış bir üyesi olarak, bu yıllar boyunca tanık olduğum ve paylaşmaya cesaret edemediğim bazı gerçekleri ve olayları sizlerle paylaşacağım. Hala bunu yapacak gücü ve cesareti bulamadığım için size ismimi vermeden başvuruyorum. Bir gün beni affedeceğinize inanıyorum.

HÖH, neredeyse 26 yıldır, ülkenin geçiş döneminde etnik barışın garantörü sayılmış olan bir parti olarak tanınmış ve kendini kabul ettirmiştir. Fakat gerçekten bu böyle mi? Bu sorunun cevabı, demokrasiye geçiş dönemi tarihinde ve partinin, o dönemdeki kuruluş koşullarında saklıdır.

90’lı yılların başında Ahmet Doğan, hapisten çıktıktan sonra hareketin başına geçmiştir. İsimlerin geri verilmesi ile ilgili olarak Bulgar Müslümanlarının başkentte barışçıl protestolar ve açlık grevleri gerçekleştirdikleri sırada Doğan, milletin “kurtarıcısı” olarak ortaya çıkmıştır. Parlamentoda isimlerin geri verilmesine ilişkin bir karar alınmış ve bu olay, Ahmet Doğan’ın çabalarına mal edilmiştir. İşte o zaman Doğan, insanların desteğini ve onayını almış ve önce kahraman, sonrasında da onları kurtaran bir “lider” olarak kabul edilmiştir. İsimlerin geri verilmesine ilişkin yasa kabul edilmiş, fakat insanlar kandırılmıştır. Çünkü bu yasa, insanların istediği şekilde oluşturulmamıştır.

Geçiş döneminde barış ve demokrasinin gerçek savunucularının, “HÖH” projesi hayata geçirildikten sonra serbest bırakılması gerçeği, hala göz ardı edilmektedir. Partide, demokrasinin ve insan hak ve özgürlüklerinin gerçek savunucuları olarak yer alacak insanlara ihtiyaç duyulduğu bir dönemde siyasi mahkumların, neden HÖH Partisi kurulmadan önce değil de, kurulduktan sonra serbest bırakıldığına dair bir sorunun, sizlerin de aklına gelip gelmediğini bilmiyorum. Zaten sonrasında hepsi, Devlet Güvenlik (DS) Servisi’nde dosyası olanlar?! hariç, teker teker partiden ihraç edilmiştir.

Gençler, Ahmet Doğan’ın, neden Todor Jivkov’a hesap sorması yerine, onunla kapalı kapılar ardında uzun uzun görüştüğünü sormalıdır. Bugün bu görüşme hala bir sır olmaya devam etmektedir. 90’lı yılların başında HÖH’ün, karanlık iş dünyası ve eski totaliter elit kesim ile ilişkileri oldukça çelişkilidir ve bu konu hakkında hesap soran herkes partiden atılmıştır.

Doğrudan veya dolaylı olmasına bakılmaksızın, Hareket, GERB iktidarı dönemi hariç, her zaman devletin güdümünde olmuştur. HÖH seçmenleri olarak, bu partinin, seçmenlerinin hayat standardını ve refahını yükseltmek için ne yaptığını kendimize soralım. Kendi seçmen bölgelerinde işsizlik, altyapı, sağlık ve eğitim konularında bunca yıldır ne yapmıştır? Baba ocağını terk eden genç ve eğitimli insanları durdurmayı denemiş midir?! Bugün köyler ve kasabalar, yaşamlarını gurbette sürdürmek için vatanlarını terk etmiş olan çocuklarını ve torunlarını beklemekle geçiren gözü yaşlı hasta ve ihtiyarlarla doludur. Bazıları bunun, devletin problemi olduğunu söyleyebilir. Evet öyle, fakat bu bölgelerdeki problem iki kat daha büyüktür. Bu bölgelerdeki büyük yatırım imkanları, yolsuzluk ve rüşvet dolayısıyla tamamen yok edilmiştir. Yerel toprak ağalarının, büyük yatırımcılardan rüşvet istemesine birçok kez tanık oldum. Bu yatırımcılar, rüşvetlerin, bir yatırım değerinde olması dolayısıyla, istedikleri halde, bölgelere yatırım yapmaktan vazgeçmişlerdir.

Yıllar boyunca müftülük ve imamlar, HÖH’ün adamlarının esiri olmuşlardır. Müftülük, faaliyetlerini parti üst yönetimi ile koordine etmediği için Başmüftünün, birçok kez parti genel sekreterinin çalışma odasının önünde azar işitmek için saatlerce beklediğini hala hatırlarım. Öte yandan parti, müftülüğün aleyhine olan yasaları desteklemiştir. Bu yasalardan dolayı müftülük, hala vakıf mülklerini geri alamamakta veya milli kongrelerde alınan kararları yasallaştıramamaktadır. HÖH üst yönetiminin, ülkede Türklerin ve Müslümanların haklarını savunan tek parti olduğuna dair söylemleri popülist ve kitleleri manipüle etme amaçlıydı. Parti, sadece kendi çıkarlarını gözetmektedir.

Uzun yıllar gençleri, başta Türkiye olmak üzere, yurtdışına eğitim görmeye göndermek, HÖH’ün tekelindeydi. Oysa herkes, parti üyesi olmadan kendi çabalarıyla yurtdışına gidebilirdi. Bu politika, döndüklerinde iş bulma vaadiyle gençlerin güvenini kazanmak için izlenen bir parti politikasıydı. Birçok genç yurtdışına gidemiyordu, çünkü partinin torpil süzgecinden geçmekteydi. Yurtdışına gidenlerden birçoğu, döndükten sonra hayal kırıklığı yaşamıştır. Çünkü yurtdışında eğitim görmüş olanlardan çok azı, parti bünyesinde ve HÖH’e yakın olan büyük şirketlerde kendine iş ayarlayabilmiştir.

2005 yılındaki seçimlerde HÖH’ün de dahil olduğu üçlü koalisyonun kurulması esnasında siyasi partilerin imzaladığı gizli anlaşma, Türklerin ve Müslümanların çözümlenmemiş problemlerinin örtbas edilmesine ilişkin bariz bir örnektir. O dönemde partiler, Bulgaristan’ın AB’ye dahil edilmesi adına, sadece azınlıkların problemlerini değil, diğer problemleri de örtbas etme konusunda anlaşmışlardır. O günlerde Doğan, kendi yandaşlarını, müftü de dahil olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarına göndererek, mevcut problemleri dile getirmemeleri konusunda onları ikna etmelerini istemiş ve Bulgaristan’ın AB üyesi olduktan sonra tüm siyasi partiler ile devlet kurumlarının, bu problemleri hemen çözme yoluna gideceklerine söz vermiştir. Gerçekten de hepsi susmuştur. 1 Ocak 2007 sabahında sorunsuz bir güne uyanmak ümidiyle hiç kimse, Avrupa’ya şikayette bulunmaya cesaret edememiştir. Ancak bu tarihten sonra insanların sorunları tamamen unutulmuştur; çünkü bizim parti gibi diğer partiler de devleti yönetmek ve sömürmek gibi daha büyük sorunları çözmeye başlamıştır. Siz de AB’nin en fakir ve yolsuzluk dolu ülkesinde yaşamaya alışmıştınız. Hatta bir seçim döneminde ATAKA gibi partilerle ortak faaliyetler gerçekleştirme ve sponsorluk içeren kirli anlaşmalar imzaladık.

“Yeniden doğuş sürecinin” neden bugüne kadar hiç suçluları olmadı? Ahmet Doğan ve akıl hocaları parti yönetiminde oldukları sürece, hiç kimse de suçlu olmayacak! Tüm bu yıllar boyunca HÖH, haklarınızı ilgilendiren şu veya bu yasa tasarısını onaylamadığını göstermek için parlamento salonlarını “memnuniyetsiz” bir şekilde terk etmekteydi. Fakat bu, bir oyundu. Aslında HÖH yasa tasarılarını onaylamaktaydı, fakat sizin gözünüzde çıkarlarınızın savunucusu olarak kalmak istiyordu. Bu şekilde “yeniden doğuş sürecinin” suçluları başta olmak üzere diğer birçok konu hakkında sessizce onayını vermekteydi. Birçok kez perde arkasında olanlara da şahit oldum. Sizin ve medyanın önünde çıkarlarınızı savunmakta; ancak kuliste, bu çıkarları zedeleyecek anlaşmalar yapmaktaydı.

Bunlar tabii ki geçmişte yaşanmış şeyler; fakat hepsi, sonraki yıllarda sizin şüphe dahi duymadığınız parti politikalarının temelini oluşturmuştur. Ortalama bir zekaya sahip olan ve o yıllar hakkında bir şeyler okumuş olan her insan, HÖH’ün son 26 yıldaki gelişimine ilişkin analiz yapabilir ve HÖH’ün, eski totaliter kesimin bir projesi olduğunu ve amacının, Bulgaristan’daki Türkleri ve Müslümanları, kendi istekleri doğrultusunda ülkeden kovmak, yavaş ve emin bir şekilde asimile etmek olduğunu anlayabilir. Bazıları buna itiraz edecek ve tüm bunların aptallık olduğunu söyleyecektir. HÖH’ün son yıllardaki tutumunu izlemek ve bugün elde edilen sonuçları görmek, anlamak için yeterlidir.

HÖH’ün, ülkede etnik barışın sağlanmasına yönelik doğal olarak herhangi bir katkısı yoktur. Bu, aslında geçmişten günümüze barış içinde yaşayan Türkler ile Bulgarların çabalarının ve iyi niyetlerinin, partiye mâl edilmesidir. Geçiş döneminin başlarında etnik gerginliğin yaşanması bir hayaldi; çünkü Türk-Müslüman halk, ülkeyi terk etmeye ve göç etmeye odaklanmıştı. Halkın büyük çoğunluğu ise, eski rejimin kurumları tarafından zorunlu göçe tabi tutulmuştu. Zorla göç ettirilenlerin çoğu, bu halkın aydın tabakasıydı; diğerleri ise – eski rejime başkaldıran “kişilerdi”. Bu insanların, yıllarca zorluk çekmelerine rağmen, doğdukları yerler hakkında iyi görüşlere sahip olduklarını ve hiçbir şekilde intikam duyguları beslemediklerini söylemek gereksiz olur. Fakat HÖH yönetimi, ülkede arabulucu ve barış “garantörü” rolünü üstlenmişti. Böyle olmasını, parti kurucuları ile özellikle “yeniden doğuş sürecinde” ve Bulgar vatandaşlarının ülkeden kovulmasında yer alanlar sağlamıştı.

İsimler ve nüfus kayıtları ile ilgili sorun hala çözüme kavuşturulmuş değildir. Hatta son on yıldır tersine bir süreç işlemektedir. Birçok genç, iş bulabilmek için Türk isimlerini Türk olmayan isimlerle değiştirmektedir.  Devletin yasağı ve baskısı dolayısıyla değil, toplumda damga yemekten korktukları için anadillerini özgürce konuşmamaktadırlar. Anadil eğitimine ilişkin sorun da çözümlenmemiştir. HÖH, bundan başarıyla faydalanmaktadır.

Türk-Müslüman halk, kendi çıkarlarına yönelik mücadelesinde HÖH’ü, hala kendi savunucuları olarak görmeye devam etmektedir. HÖH, halkın geçmişten gelen korkularından yararlanmakta ve bu konuyu her fırsatta kullanmaktadır. Tabii bundan, şu anda yükselişte olan diğer milliyetçi partiler de faydalanmaktadır. HÖH aleyhine konuşulan her şey, Hareket’in oylarını artırmaktadır. Bu yöntem denenmiş olup, partilerin, özellikle milliyetçilerin ve HÖH’ün, oy artırmak için kullandığı temel araçlardan biridir. Bu partiler, kendi seçmen tabanını güçlendirmek için uydurulmuş düşmanlar yaratmaktadır.

Bunlar, HÖH’ün, vatandaşlarını ve seçmenlerini ne kadar iyi temsil ettiğine dair misyonu hakkında ipucu veren örneklerden sadece birkaçıdır. Partide siyasi kariyer yapmış olan DS ajanlarının sayısından hiç bahsetmeyeceğim. Kendi köylerinin ismini dahi unutmuş olan HÖH’ün üst katmanlarındaki yeni milyonerlerin sayısı ise, her yönetim sonrası artmaktadır. Bu kişiler sadece seçmenlerini değil, kendilerini dahi unutmuşlardır. İyi ki ben onların arasında değilim.

Medya patronu Peevski’nin, 2013 yılında DANS Başkanı olarak teklif edilmesi, tüm halk ile dalga geçmek anlamına geliyordu. Bu göreve layık daha uygun bir  aday yok muydu ki, ülkede oligarşinin sembolü sayılan Peevski’yi teklif ettiler?! Aslında bu olay, partinin sonunu getirecek kilit bir olaydı. Bu seçimlerde Peevski, Blagoevgrad’da pek istenmemesine rağmen, milletvekili aday listesinde yeniden ilk sırada yer almaktadır. ATAKA’nın eski milletvekili Slavi Binev ise, HÖH’ün Sofya’dan açıkladığı listenin başında yer almaktadır. Bugün HÖH’ün milletvekili aday listeleri, düne kadar Hareket’ten nefret etmiş olan sözde vatanseverlerle doludur. Bu, HÖH’ün ve vatanseverlerin iyi polis-kötü polis rolünü oynadıkları bir oyundur. Bunların haricinde Peevski ile Doğan’ın, soyup soğana çevirdiği ve sefalet içinde yaşamalarına sebep olduğu tütün üreticileri için ne demeli peki?!

Tüm bu yıllar boyunca HÖH, muhalif ve alternatif bir oluşum korkusuyla, güçlü ve etkili sivil örgütlere ve Müslüman öğretilerine izin vermemiştir. Hareket, yıllarca Türklerin ve Müslümanların sorunlarını çözebilecek “tek olası partiye” dönüşmüştür. Fakat her şeye rağmen bir çözüm bulunamamıştır. Bu tekel, Hareket’i, güçlü bir partiye ve problemlerinizi unutan ve oylarınız üzerinde kontrol uygulayan bir holdinge dönüştürmüştür.

Bugüne kadar HÖH’e alternatif yaratmaya ilişkin tüm çabalar, Bulgar Türkleri ile Pomakların büyük bir kısmının korkularından dolayı başarısız olmuştur. Siz, HÖH olmazsa, sizi savunacak kimsenin olmayacağından korkuyorsunuz. Bir devlet kurumunda veya belediyede görev yapan parti kadroları ise, HÖH sayesinde elde edilen bu konforu kaybetmekten korkuyor. Seçimlerde başka partiye oy vermeleri halinde, işsiz kalmakla tehdit edilen insanların sayısı da az değildir. Hareket’in yapısındaki kadrolar, partiye tabidir. Parti, bölgelerde totaliter yöntemlerle faaliyet yürütmekte; oylar ise, son derece baskıcı bir şekilde elde edilmektedir. HÖH, seçmenlerine otoriter bir kontrol uygulamaktadır. Hatta seçmenler, kendi etnik gruplarına ait, fakat HÖH yönetiminin hoşuna gitmeyen alternatif bir adaya dahi oy verememektedir.

Aslında hareketin bünyesinde sözü geçen kişiler, partinin, zenginler ve otoriter rejim tarafından yönetildiğini gayet iyi bilmektedir. Bu kişiler,  ne yapmaları ve neyi nasıl değiştirmeleri gerektiğini bilmediklerini birçok kez dile getirmişlerdir. Bu kişiler, Lütfi Mestan’ın yeni oluşumunu bir alternatif olarak görmekte; fakat aynı zamanda seçmenlerin, otomatik olarak HÖH’e oy vermeye devam edeceklerinden; bu şekilde bugüne kadar elde ettikleri her şeyi kaybedeceklerinden ve parlamento dışında kalacaklarından endişe duymaktadır. Onlar, oligarşiden, mafyadan ve kendi akıbetleri için korkmaktadır. İşlerini ve toplumdaki konumlarını kaybedeceklerinden endişelidirler. İtiraf ediyorum ki, ben de korkuyorum!

Geçiş dönemi başlarında Bulgar politikasının zirvesine sizlerin desteği ile ulaşan HÖH, artık sizi temsil etmiyor. Aslında hiçbir zaman vatandaşları temsil etmedi ve onların çıkarlarını savunmadı. Amacı, sizlerin desteği ile, iktidardan kendine yarar sağlamaktı. Doğan, insanlarla yüz yüze gelmeye korkuyor ve sizlerden korkuyor. Çünkü suçunu biliyor. HÖH, zavallı insanların gözyaşlarından büyük zenginlikler elde etmiş olan yeni milyonerlerin partisidir. Peevski ve Binev gibi kişilerin aday gösterilmesi ise, sizin duygularınızla dalga geçmektir. Bu, ayrıca parti içinde HÖH’ün görüşlerine ve misyonuna inanmış olanlar ile, ben de dahil, dalga geçmektir. Bu kişiler, seçmenle temas içinde olan ve seçmenin bazı sorularını sık sık yalan söyleyerek yanıtlamak zorunda kalan kişilerdir. Çünkü liderimizi; ayrıca para ve iktidar hırsına dayalı politikasını savunmamız gerekirdi.

Doğan’ın başında olduğu üst yönetim, HÖH’ü ve partinin temel fikirlerini yok etmiştir. Bu yönetim, partideki insanların ideallerini yıkmış; genç ve eğitimli parti kadroları da dahil olmak üzere, iyi niyetli ve dürüst insanların güvenini kötüye kullanmıştır. Birçoğu partinin, Avrupa’nın liberal değerlerine verdiği önemden dolayı, kendini HÖH’ün bir parçası olarak hissetmekteydi. Ancak ne yazık ki, hiçbir zaman öyle olamamışlardır. Liberal değerlerin ve demokrasinin ne olduğunu ve gerçekte hareketin ne yaptığını analiz etmeniz, HÖH’ün bu değerlerden uzak olduğunu ve diğerlerine daha yakın durduğunu anlamanız için yeterlidir.

HÖH’te insanlar, Hareket’in zamanının dolduğunu; anlamını yitirdiğini ve repertuvarını tükettiğini çok iyi bilmektedir. Bu saf ve iyi niyetli HÖH seçmeni, artık anlamaya ve sorgulamaya başlamaktadır. Ahmet Doğan’a yakın kişiler ve yakın dönemin milletvekilleri (kesinlikle isim vermemem rica edildi) de son aylarda parti yönetiminin, yeni DOST Partisi’nin kurulmasına ve tescil edilmesine ve özellikle Kasım Dal’ın partisi ile koalisyon oluşturmasına oldukça sinirlendiğini ifade etmişlerdir. Yeni koalisyonun, parti saflarını korkuttuğu bir gerçektir.  Bize ve yerel teşkilatlara, bölgedeki insanlarla daha çok ilgilenmemiz ve halka hizmet etmeye hazır olduğumuz izlenimi yaratmamız emredilmiştir. Vatandaşların, o kadar da aptal olmadıklarını ve birçoğunun, HÖH’ten vazgeçeceklerini ve kendi demokratik seçimlerini yapacaklarını gözlemliyoruz. Sizler, 200 leva emekli maaşı alanlar ile yollardaki çukurlara girmemek için lüks arabalara binenlerin hayat standardını kıyaslayabilirsiniz.

Parti içindeki oligarşi çevrelerinin açgözlülüğü ve siyasi hayatın yeni gerçekliklerine karşı duydukları aşırı korku yüzünden HÖH’te sarsıntılar başlamıştır. Bu partinin, liderini değiştirene kadar değişmeyeceği anlaşılmıştır. Ahmet Doğan’ın misyonu ile HÖH’ün misyonu tamamen farklıdır. Buna son örnek, geçen yıl Noel’de yaşanan olay gösterilebilir. Parti başkanı, ihanetle suçlanmış ve partiden ihraç edilmiştir. Ahmet Doğan, bu şekilde, partinin kimin çıkarları için çalıştığını göstermiştir. Doğan’ın meşhur konuşmasından sonra ve Mestan’ın partiden ihraç edilmesinden sonra birçok milliyetçi ve eski DS ajanı, Ahmet Doğan’ın tarafını tutmuştur. Bu kişiler, Ahmet Doğan’ın ne kadar büyük bir yurtsever olduğunu anlatmak için her gün televizyona çıkmışlardır. Aslında onlar, Doğan’ın, DS’nin ve Rusya’nın bir projesi olduğuna dair herkes tarafından bilinen sırrı açığa çıkarmışlardır. Bu, özellikle bana kongre esnasında Doğan’ı öldürme teşebbüsünü hatırlatmıştır. Bu olaydan sonra DS’nin tüm eski ajanları, medya organlarına çıkıp, Türk gizli servisinin suçlu olabileceğini söylemişlerdir. Aslında bu, HÖH lideri ile eski DS ajanlarının amatörce oynadığı bir oyundu. Enimehmedov, cömertçe ödüllendirilmiş ve serbest bırakılmıştı.

Mestan’ı uzaklaştırma biçimi, partinin çalışma şeklini açıkça göstermiştir. Açıkça Rusya’nın tarafını tutmak ise, Doğan’ın bu ülkeyle kurduğu organik bağını gözler önüne sermiştir. Doğan, çok basit bir nedenden dolayı Rusya’ya olan aşkından vazgeçememektedir. Bu da, Doğan’ın Rus iş dünyası ve sermayesi ile bağlantılı olması ve bu bağ olmadan,  yaşamını sürdürmesinin imkansız olmasıdır. HÖH üst yönetimi, tüm büyük enerji projelerini desteklemektedir. Bu destek, Bulgaristan’ın çıkarı için değil de, kendi cebini bu projelerden kazandıklarıyla doldurduğu için verilmektedir.

Bundan sonra her şey sizin elinizde. Özellikle siz, statükoyu değiştirebilecek ve değiştirme iradesine sahip olan partilere görev vermelisiniz. Bu tür partilerin sayısının, Bulgar siyasi arenasında çok olmadığını ve üstelik hala çok güçsüz olduklarını belirtmek isterim. Partilerin ne kadar güçlü olacağı size bağlı. HÖH’te sözü geçen ve etkili olan insanların büyük bir kısmının, partiye daha layık bir lider bularak veya partiden ayrılarak, kendi seçimlerini yapmaları – partiyi içeriden değiştirmeleri ve yeniden yapılandırmaları – zaman gerektirir. Partiyi içerden değiştirmek için bugüne kadar yapılan denemeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fakat iftira kampanyası ve aktif çalışmalar sayesinde alternatiflerini daha doğmadan öldürmek HÖH’ün patenti olduğunu bilmenizi isterim. Bunun için medyada ve mitinglerde birçok yalan ve sahtekarlıklara başvurulmaktadır.

Lütfi Mestan’ın da bu yıllarda yapılanlar konusunda pek suçsuz olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o da bu sistemin ve bu partinin bir parçasıydı. Tam da bu nedenle, yeni DOST partisine birçok eleştiri yöneltilmekte ve kuşkuyla yaklaşılmaktadır. Fakat Mestan’ın, yapacağı çalışmalarla hatalarını düzeltmesi zamana bağlıdır. Birçok kişi DOST’a, başkanı dolayısıyla ve Türkiye projesi olduğu için güvenmemektedir. İnsan ister istemez kendine, o halde neden bu kişiler, Rusya’nın projesi olan HÖH’e güvendiklerini sormaktadır.

Geçen gün DOST üyesi biri medyaya şunları söyledi: “Kelepiri savunsaydık, HÖH’te kalırdık”. Ve çok da haklı. Artık kaybedecek bir şeyimiz olmadığı için yenilere bu şansı vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Eskiler başarısız oldu; onlar ülkeyi ve insanların hayatını değiştirme şansını kaybetti. DOST ve diğer yeni sağ oluşumlar, sadece HÖH’ün değil, merkez sağda yer alan tüm partilerin yeni alternatifi olma potansiyeline sahiptir. Önemli olan şey, bu yeni projelerin, etnik ve dini grubuna bakılmaksızın, sizler tarafından tüm halkın yararına olacak uzun vadeli projeler olarak kabul edilmesidir.

HÖH’ten ayrılmak, sefaletten ve çözümsüzlükten çıkmanın tek yoludur. Bana inanın, bu, bir parti bölünmesi olmayacaktır! Bir meslektaşımın (halen HÖH üyesi) söylediği gibi: “Tek bir partiyi desteklemek ve tek bir partiye oy vermek, bizim birlik içinde ve güçlü olmamızı sağlamamaktadır. Önemli olan, fikirlerimizde ve çalışmalarımızda birlik içinde ve güçlü olmamızdır. Bu fikirler ise, hiçbir zaman yöneticilerimizle aynı olmamıştır. Hayallerimiz ve ideallerimiz örtüşmemektedir, aramızda dağlar kadar fark vardır. Güya yıllarca birlik olduk, peki ne elde ettik?! Çocuklarımız artık anadillerini ne öğreniyorlar ne de konuşuyorlar; kendilerini Türk, Çingene, Bulgar olarak adlandırmaktan utanıyorlar… Birlik bu mudur?Ve haklı! İnsanlar, geleceğe dair ortak ideal ve hayallere sahip olduktan sonra zaten birlik ve bütünlük içindedir. İnsanlar, farklı dünyalarda yaşayıp, aynı partiye oy vererek, birlik ve bütünlük içinde olamaz. Bu bölünmeyi, geleceğin birleşmesi olarak yorumlayın.

HÖH’ün, Slavi Binev gibilerini aday göstererek, duygularınızla oynamaya ve muhalifleri suçlamaya devam etmesi beklenmektedir. HÖH, mekanik ve bilinçsiz olarak yapılan oylamaya güvenmektedir. Sadece yeni olan şey, kitleleri hareketlendirecek yeni şeytanların ortaya çıkacak olmasıdır. HÖH için bu kez asıl tehdidi DOST Birliği oluşturacaktır. Çok yakın bir zamanda meslektaşlarımla bu kez Erdoğan’ın daha fazla, Türkiye’nin ise daha az suçlu ilan edilmesi gerektiğini tartıştık. Çünkü Türkiye’deki partilerin (CHP)  bir kısmı hala HÖH’ü destekleme ümidinin olduğunu düşünmektedirler. Ayrıca Türkiye’deki Bulgar vatandaşlarının çoğunun CHP yanlısı olduğu ve Erdoğan’ı sevmedikleri sanılmaktadır. Bu nedenle HÖH, DOST’a oy vermenin tehlikeli olduğunu ve DOST’un bir Türk partisi olduğunu seçmenlerine aşılayarak, onları korkutmalıdır.

DOST Birliği, özellikle “Saray’sız demokrasi” sloganıyla “KİM” modeli konusunda katı bir tutum takınmıştır. Ayrıca DOST parti tüzüğü, genel başkanın iki dönemden fazla seçilmesine izin vermemektedir. Bu durum, yeni tarihimizde bir ilktir. Kısa süre önce BSP de bu maddeyi tüzüğüne ilave etmiştir.

Değerli yurttaşlarım,

Bu seçimlerin, ülkenin 27 yıllık demokrasiye geçiş döneminde hiç ilerleme sağlanamamış olan en önemli konularından biri, insanlara kaliteli bir yönetim ve değişim vaat edecek olan uygun bir yapının kurulup kurulamayacağıdır. Kime oy vermeniz gerektiğini söylemek istemiyorum. Siz, mantıklı ve özgürsünüz, kimi destekleyeceğinizi en iyi kendiniz bilirsiniz. Son yıllarda, bizim yaşadığımız hayatı (Bulgar vatandaşının hayatı iyileşme kaydetmemiştir.) yaşamayan yeni bir nesil yetişmiştir. HÖH gibi partilere ihtiyaç duyulmayacağı, normal siyasi partilere sahip normal bir devlette yaşamaya başlamanın zamanı gelmiştir. Bu tür partiler, Bulgaristan’a zarar vermektedir. Bu partiler, insanları baskı altında tutmakta ve kullanmaktadır. Siz, yıllarca kanınızı emen; ekonomik ve siyasi sistemi aşındıran  “Kim” modeli ve oligarşi ile mücadelede başarılı olmanız için ağırlığınızı koymalısınız. Siz, ülkenin Avrupa ve NATO yanlısı tutumunu savunmalı ve korumalısınız; ayrıca güzel vatanımızın çıkarlarını desteklemelisiniz. Uyanın! Çünkü ben artık uyandım ve bundan sonra HÖH’e asla oy vermeyeceğiz!

Affınıza sığınarak,

Bir kardeşiniz” 

http://www.arda-tuna.com/2017/03/21/bir-hohdps-yetkilisinden-sok-itiraf-mektubu/

Yorumlar