Şanlı Bahadır Koç Şanlı Bahadır Koç

Türkiye'de Konuşlu Nükleer Silahlar

18 Ağustos 2016
Türkiyede Konuşlu Nükleer Silahlar

ABD’nin Türkiye’deki nükleer silahları güvenlik endişesi nedeniyle Romanya’ya taşıdığı iddia ediliyor.

Bu iddialar doğru mu? Doğruysa bu kararı ABD tek başına mı aldı?

Türkiye’nin de bu karara katkısı var mı? Yoksa sadece kendisine haber mi verildi?

Taşıma sınırlı bir süre için mi yapıldı/yapılacak, ucu açık olarak mı, yoksa temelli mi?

Eğer haberler doğru değilse ABD darbe sonrasında iki ülke arasında yaşanan olumsuz atmosfere ve Türk tarafının İncirlik’in elektriğini kesmesi gibi adımlara karşı tavır mı ortaya koyuyor?

Türk kamuoyunda sınırlı şekilde de olsa tartışılan İncirlik’i Gülen ve belki PKK-PYD konusunda bir pazarlık kozu olarak kullanma önerisine karşı ön almış ve bir tür mesaj vermiş mi oluyor?: “İncirlik giderse ve hatta onun hakkında bir belirsizlik oluşursa senin de güvenliğine katkı yapan nükleer silahlar da gider ve Rus ve orta vadede İran nükleer tehdidine karşı çıplak kalırsın.”

Bu silahların ABD’nin kendi başına aldığı kararla taşınabilir olması küçük çaplı –belki de daha büyük- bir skandal değil mi? Küba Krizi’nde Türkiye’deki Jüpiter füzelerinin Sovyetler ile bizim bilgimiz ve onayımız dışında pazarlık unsuru olmasını hatırlatıyor insana.

Türkiye'nin bölgedeki en önemli ülkelerin hepsinin nükleer silahı varken ya da İran gibi 15 sene sonra buna çok olacakken nükleer yola girmemesinin nedenlerinden ikisi olarak ABD-nükleer garantisi ve NATO üyeliği gösteriliyordu.

Darbeden sonra Kerry Ankara’nın NATO üyeliğinin geleceğini kısa ve muğlak bir şekilde de olsa tartışmaya açtı. Şimdi ABD nükleer silahları da bir anda, çok muhtemelen Türkiye’nin isteği, daha az ihtimal olmakla onayı ve hatta belki de bilgisi dışında taşınabiliyorsa burada önemli bir sorun var demektir.

Türkiye, 1) bir yandan PKK tehdidi, Cemaat problemi, IŞİD belası ve başta Suriye olmak üzere bölgedeki güvenlik sorunlarıyla boğuşur, 2) öte yandan ordusu, istihbarat ve diğer güvenlik kurumları hakkında ciddi bir kan kaybı ve belirsizlik yaşar ve bunları yeniden inşa etmenin yollarını ararken, 3) şimdi bir de ABD başta olmak üzere Batılı müttefikleriyle ciddi güven ve iletişim problemleri yaşamaktadır. Bu kalabalık gündeme Türkiye’nin nükleer silahlara karşı güvenliği, caydırıcılığı konusunu eklemek haksızlık gibi görünebilir ama belki de öyle değildir.

ABD Türkiye’deki durumu nükleer silahlarını güvensiz hissedecek kadar riskli mi görüyor gerçekten? ABD Türkiye’de yeni darbe girişimleri, ciddi ve uzun dönemli iç karışıklıklar ve hatta iç savaş ihtimali olduğunu mu düşünüyor? Türkiye’nin geleceği işe ilgili bizim bilmediğimiz şeyler bildiği için nükleer silahlarını taşımayı düşünüyor ya da gerçekleştirmiş olabilir mi?

Bu haberlerin gerçek olmayıp yukarıda bahsettiğimiz gibi Türkiye’ye mesaj vermek amaçlı olsa bile ciddi bazı ihtimal ve senaryoları gündemimize sokması gerekir.

Türkiye’nin güvenlik politikalarının, zihniyetinin, alışkanlıklarının, eğitim ve personel politikasının ve karar alma sistemlerinin çok ciddi sorunları olduğu artık açık olmalıdır.

Buradan çıkmak için hangi adımların atılması gerektiği üzerine yapılan tartışma ise oldukça cılız ve durumun vahametiyle kıyaslanınca yetersizdir.

Hükümetin bu tartışmayı teşvik etmesi, farklı kesimlerden fikir, bilgi, öneri alması, yapılan uyarıları hemen elinin tersiyle itmemesi ve ve çok aceleci olmaması gerekir.

Türkiye’nin tekrar yanlış yollara sapma lüksü ve kotası artık dolmuş olabilir.

Yorumlar