İbrahim Rüstemi İbrahim Rüstemi

Kosovalı siyasetçi Albin Kurti: Özgürlük NATO ile değil, Kurtuluş Ordusu ile başladı

23 Nisan 2018
Kosovalı siyasetçi Albin Kurti: Özgürlük NATO ile değil, Kurtuluş Ordusu ile başladı
Kosava tarihinin önemli isimlerinden Vetevendosje Partisi’nin Lideri Albin Kurti ile Kosova’nın geleceği hakkında TimeTürk’e konuştu. Albin Kurti kimdir, kendinizi ve partinizi tanıtabilir misiniz? Öncellikle bu konuşma fırsatından dolayı çok teşekkür ederim. Ben Vetevendosje (Kendin Karar Al) partisinin başkanıyım. Vetevendosje Kosova’da kurulan siyasi bir partidir. Kosova milli egemenliğini sağlaması ve ekonomik kalkınma modelinin geliştirilmesi Vetevendosje’nin ana amaçları arasında yer alır. Aynı zamanda Kosova’nın Arnavutluk ile birleşmesi için çabalıyoruz. Ancak Kosova Anayasası resmi olarak buna izin vermiyor. Biz de yeni bir yasa tasarısının çıkması için çabalıyoruz. Partimiz yalnız klasik parlamenter sisteme katkı yapmıyor. Toplantılar ve etkinlikler sayesinde halkla sürekli irtibat halinde olan dinamik yapımız var. Son olarak gerçekleştirilen Haziran 2017 seçimlerinde oylarımızın sayısı ikiye katlandı ve umuyorum ki bir sonraki seçimlerde iktidara geleceğiz. ‘İYİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİNİ ÖNEMSİYORUZ’ Peki siyasetteki prensipleriniz, felsefeniz nedir? Biz Kosova’nın özgürleşmesine yardım eden ve onu tanıyan -ki bu yıl bağımsızlığın 10’cu yılını kutladı- tüm ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya çabalıyoruz. Komşu ülkelerle ilişkilere gelince barış, istikrar, özgürlük, uzun vadede güvenlik garanti eden iyi komşuluk esası üzerine inşa edilmiş iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. AB, NATO ve ABD ile iyi ilişkilere sahip olmak istiyoruz. Aynı şekilde Türk Cumhuriyeti ile de. KOSOVA’NIN EN ÖNEMLİ İÇ PROBLEMİ: İŞSİZLİK Balkanlar’daki sorunlara ilişkin neler söyleyebilirsiniz? Batı Balkanlarda AB entegrasyonu gerçekleştirilemeyen 6 ülke var. Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Arnavutluk, Makedonya ve Sırbistan. Bu 6 ülke bazen iç meselelerden bazen de dışarıdaki dinamiklerden kaynaklanan çeşitli problemlerle karşı karşıya kalıyor. Kosova’nın karşılaştığı iç problemlerin en büyüğü ise işsizlik. Kosova halkının ezici çoğunluğu işsiz. Çalışanlar da kendi mesleğini yapmıyor. Kadınların yalnız 8/1’i çalışıyor. Genç çalışanların %40’ının iş sözleşmeleri yok. Diğer yandan önemli bir problem de ‘bölünmüş Mitroviça kenti’. Bu da Sırbistan’daki Miloşeviç rejiminden kaynaklanıyor. Nitekim bugün de Sırbistan aynı yöntemlerle hareket ediyor. Bunun sebebi ise şimdiki Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç’in 20 yıl önce Slobodan Miloşeviç’in iktidarında Enformasyon Bakanı olarak görev yapan bir isim olması. O zaman Kosova savaşta ve işgal altındaydı. Ben ise bu rejime karşı protestoları organize etmekle meşgul genç bir üniversite öğrencisiydim. Biz öğrenimimizi özel evlerde yapıyorduk. Zira Sırp hükümeti resmi okullardan bizi mahrum bırakmıştı. Kosova; Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk tarafından tanınıyor. Ancak Sırp Cumhuriyeti’nin veto hakkından dolayı* Bosna Hersek tarafından tanınmıyor. Şunu söyleyebilirim ki Batı Balkanlar’da* iyi ilişkiler için bizim en büyük sıkıntımız Belgrad. MİLLİ FON, MİLLİ GELİŞİM, MİLLİ BANK Peki Kosova için hedefleriniz neler? Biz farklı bir ekonomik kalkınma modeline sahip olmayı arzu ediyoruz. Dünya üzerinde bazı ülkelerin fakir olmasının sebebi, bu ülkelerin tarihlerinin, kültürlerinin veya doğal kaynaklarının eksik olmasından kaynaklanmıyor. Sorun ‘yanlış ekonomik politikalar’. Kosova’da ihtiyacımız olan yerli üretimi arttırmak, ithalatı azaltmak ve cari açığı kapatmak. Kosova’da cari açık yerli üretimin 1/3 kadar. Bu da ithalat-ihracat oransızlığından kaynaklanıyor. Kosova’da şu anda gördüğünüz ‘sosyal barış’ dışarıdan gelen ‘avans ve dövizlerinden’ kaynaklanıyor. Bunlar özellikle Almanya ve İsviçre’de bulunan Kosovalıların ailelerine gönderdikleri para oluyor. Ama maalesef ülke içerisine giren bu paralar da hızlı bir şekilde yurt dışına çıkıyor. Çünkü bizim yerli üretimimiz yok ve yüksek bir ithalat var. Sırbistan Kosova’yı tanımıyor fakat biz Sırbistan’dan ithalat yapıyrouz ve bu malalr Kosova’yı adeta bir ‘serbest piyasa alanına’ dönüştürmüş durumda. Bizim ekonomik kapasitelerimizi işletilmiş hale getirecek bir milli fon kurmamız gerekiyor. Somut olarak kamu şirketlerini Kosova Özelleştirme Dairesi’nden ve hükümetten alıp, hisseleri söz konusu milli fon üzerinden satmayı planlıyoruz. Böylelikle bu ‘kötü özelleştirme’ durumunu durdurmayı hedefliyoruz. Ayrıca bu ‘milli fon’ doğrudan Meclis’e bağlı olacak. Ayrıca hükümetimiz döneminde bakanlıklarımızda kaynağı ‘milli fon’ olan ‘milli kalkınma planları’ hayata geçirilecek. Bu da hükümetin çeşitli kurumları arasındaki koordinasyonu sağlayacak. Öte yandan Kosova’nın bir de ‘kalkınma bankasına’ ihtiyacı var. Faizler çok yüksek, yatırımdaki gelir ise çok düşük. Ticari bankalar sayesinde küçük ve orta şirketlerin gelişimi mümkün değil. 10 yıl içinde faizin %3’ün altına düşmesi lazım. Böylece Kosovalı girişimcilerin piyasadaki katılımı daha çok kolaylaşacak. Şu anda bu kadar pahalı bir bankacılık sistemi ile bizim ne içeride ne de dışarıda piyasayla yarışmamız mümkün değil. Gurbetçilerden gelen para da ucuz olduğu için hızlıca harcanıp dışarıya çıkıyor. Planalrımıza göre Kosova Mili Fon, Milli Gelişim Ajansı ve Milli Bank sayesinde krizden çıkabilir. ‘ÖZGÜRLÜK NATO İLE DEĞİL, KURTULUŞ ORDUSU İLE BAŞLADI’ Bununla paralel olarak Kosova’nın kendine ait bir orduya da sahip olması gerek. Her egemen devletin bir ordusu var. Demokratik bir rejimin egemenliğini sağlayan bir ordusunun olması, ekonomik kalkınma gelişime açık bir ülke olması için önemli bir adımdır. Tıpkı 20 yıl önce olduğu gibi. Özgürlük NATO ile başlamadı, Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) ile birlikte başladı. Daha sonra da dışarıdan yardım edildi. Aynı şekilde kalkınma da dışarıdan değil içerden başlamalı, sonra mutlaka dışarıdan katkılar olacaktır. Bu alanda bizim diasporamızın da büyük bir şans olduğunu belirtmek gerek. Almanya’da 32 bin Arnavut’un ticari işletmesi var. Bu işletmelerin yalnızca %1’i Kosova’ya gelse, her şehir için 10 tane yeni işletme anlamına gelir ve Kosova’daki sosyo-ekonomik durum da hızlı ve kalıcı bir şekilde değişir. Ancak bunu sağlamak için de hukukun üstünlüğü gerek. Hakimlerin, savcıların sayısı, eğitim kalitesi arttırılmalı. Hukuktaki kaliteyi arttırmak için ‘vetting’ sistemi (denetim mekanizması) sayesinde durumun iyileştirilmesi amaçlanmalıdır. Böylece yolsuzluk ve kirli işlere karşı güvenliği arttırmak ve yatırımları çoğaltmak mümkün olacaktır. ‘ULUSLARARASI AKTÖRLER ÖNÜMÜZDE DEĞİL ÜSTÜMÜZDE, DURURSAK EZİLİRİZ’ Vetevendosje’nin Amerika ve Batı’ya bakış açısı nasıl? ABD’nin, Kosova ve genel olarak Arnavutlara çok fazla yardımları oldu. Somut olarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki ABD Başkanı Woodrow Wilson, Vetevendosje (Kendi kaderini kendin tayin etmek) ilkesi sayesinde Arnavutluk’un parçalanması önlendi. Diğer yandan 20. yüzyılın sonunda Yugoslavya’daki NATO müdahaleleri de ABD’nin önderliği ve katılımı olmadan mümkün olmayacaktı. Ama biz bu ilişkiyi hem ekonomik olarak hem de askeri olarak daha da derinleştirmek istiyoruz. Şunu belirtmem gerek, uluslararası aktörler önder değil, yardımcı. Onlar üstümüzde ama önümüzde değiller. Biz yürüdüğümüzde onlar bizi takip edecektir. Durursak bizi ezerler. Uluslararası toplum her zaman adil davranmadı. Çünkü onların esas ilgilendiği ve önceledikleri mesele, gelişim, adalet ve demokrasiden ziyade ‘istikrar’. Kosova, Arnavutluk ve Karadağ gibi ülkeleri küçük görüyorlar. Onları suçlu bulmam. Esas suçlu bizim hükümetlerimiz. 2008 yılındaki bağımsızlıktan önce uluslararası denetimi Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonu (UNMIK) yapıyordu. Bağımsızlıktan sonra ise Avrupalılar yapmaya başladı. Bu süreçte siyasetimiz zenginleşirken, halkımız fakirleşti. 10 yıl önce bağımsızlığını ilan etmesi ile birlikte dışarıdaki başkentimizi değiştirildi. Bu ‘New York’ yani ‘BM’ iken bağımsızlıktan sonra hem Atlantiği hem de Lamanjı geçerek ‘Brüksel’e taşındı. AB Kosova Misyonu (EULEX) ile birlikte Kosova, Avrupa’nın himayesine girdi. Maalesef hem UNMIK, hem de EULEX Kosova’yı devlet olarak tanımıyor. Mevcut durumda AB’deki İspanya, Romanya, Slovakya, Güney Kıbrıs ve Yunanistan Kosova’yı tanımıyor. Bu konuda da AB’de bir konsensüs (ulaşı) yok. Bu anlamda Kosova’nın AB kurumlarına değil, AB’nin Kosova’ya; Kosova’nın BM’ye değil, BM’nin Kosova’ya entegrasyonunu gördük. Yine aynı şekilde Kosova’nın ordusu ile NATO’ya entegrasyonundan ziyade NATO’nun KFOR (Kosova’daki NATO Barış Gücü) ile Kosova’ya entegrasyonuna şahit olduk. Bir daha söylüyorum ne Amerikalılar ne de Avrupalılar ülkemizde demokrasi, gelişim ve adalet konusunda öncü olamazlar. ‘KOSOVA ve ARNAVUTLUK ARASINDAKİ SINIR SIRBİSTAN ve YUGOSLAVYA ARASINDAKİ SINIR KADARDIR’ Peki, bir siyasetçi olarak Kosova’nın bugünü ve yarınını nasıl görüyorsunuz? Kosova bir kriz içinde. Ekonomik ve sosyal politikalar eksik. Kosova’da sağlık sigortası yok. Aynı şekilde eşit ve ileri bir vergi sistemi de yok. Bu da eşit bir dağılımı sağlamaktan uzak. Mesela ben araba ile çokça seyahat eden birisiyim. Bir kaza olma halinde benim arabamım sigortası var ama benim kişisel herhangi bir sigortam veya hayat güvencem yok. Özelleştirme sayesinde bütün fabrikalar satılarak üretim yeri olmaktan çıktı. Sosyoekonomik krizi iyileştirecek yeni bir hükümete ihtiyaç var. Ne kadar hızlı seçim olursa o kadar hızlı bir dönüşüm sağlamak mümkün. Vetevendosje yeni kurulacak hükümeti yönetmek için hazır. Benim için Kosova-Arnavutluk arasındaki sınır Sırbistan ve Yugoslavya’nın sınırıdır. Biz bağımsızlığımızı ilan ettik ve Yugoslavya artık devlet olarak yok. Adaletsiz bir şekilde ayrıştırılmış Arnavutların, bu sınıra tabi olmaları hiç mantıklı değil. Biz bir milletiz ve entegrasyonun olması gerek. Bunu yaparken de birisine inat olsun diye değil, daha büyük bir ticari piyasanın oluşmasına katkı sağlamak için yapmalıyız. OSMANLI DÖNEMİNDEKİ NÜFUS SAYIMI BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ’ Kosova’yı Amerika’dan sonra ikinci olarak tanıyan ülke Türkiye ve Türkiye’de yaklaşık 4 milyon Arnavut yaşıyor. Kosova ve Türkiye ilişkilerine ilişkin neler söylemek istersiniz? Türkiye, Arnavutlara çok yardım etti. Bence Kosova ile Türkiye arasındaki ilişkiler iyi olmalı. Bizim hedefimiz NATO’ya girmek, Türkiye zaten NATO’da ve müttefiğiz. Müttefik olarak kalmamız gerekir. Aynı zamanda Türkiye ve Kosova ekonomik alanda da, endüstride de iş birliği içinde olmalı. Zira Türkiye’nin üretim tecrübesi çok fazla. Türkiye artık borç alan bir ülke değil aksine uluslararası kurumlara ekonomik katkı yapan bir ülke. Türkiye’nin bölgedeki rolü çok büyük. 1908 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar’da yapılan son nüfus sayımı Kosova’daki Arnavutlar için oldukça önemli. Çünkü bu sayım Kosava’daki yerli nüfusun aslında kim olduğunu da gösteriyor. İstanbul’daki arşiv Sırbistan’ın Kosova ile ilgili iddialarını da çürütüyor. Ben inanıyorum ki Türkiye, iyi ilişkiler geliştirmemiz gereken bir ülke. Batı Balkanlar: Hırvatistan, Slovenya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’ı dışarıda bırakan; Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Kosova’yı kapsayan bir kavram. Sırp Cumhuriyeti’nin veto hakkı: 1992-1995 Bosna Savaşı’nın ardından imzalanan Dayton Barış Antlaşması çerçevesinde kurucu halkların (Boşnak, Hırvat ve Sırp) temsilcileri Üçlü Başkanlık Sistemi oluşturdu. Bosna-Hersek Cumhuriyeti’inde bu sistem gereğince iki birim ‘etnite’ bulunuyor. Bunlardan biri Hırvat ve Müslümanlardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu (Bosna-Hersek Cumhuriyeti ile karıştırılmamalı) ikincisi Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti (Sìrbistan ile karıştırılmamalı). Bunlara ek olarak, uluslararası denetime tabi Brcko bölgesi tarafların müşterek hakimiyeti altında. Uluslararası herhangi bir konuda ise Müslüman, Hırvat ve Srıp temsilcilerden müşterek onay alınması gerekiyor. Kosova’nın bağımsızlığı da ‘müşterek’ bir kara olmadığı, aksine bu yapı içerisindeki Sırp Cumhuriyeti’nin ‘veto hakkı’ sebebiyle Bosna-Hersek Cumhuriyeti tarafından tanınmıyor. Kaynak:Timeturk.com

Yorumlar