İbrahim Rüstemi İbrahim Rüstemi

Kosova’dan Mehmetçik’e Tam Destek

23 Ocak 2018
Kosovadan Mehmetçike Tam Destek
Kosova Kamu Yönetimi Bakanı ve Kosova Demokratik Türk Partisi Genel Başkanı Mahir Yağcılar ve Kosova Meclisi Başkan Yardımcısı Müferra Şinik, Afrin'e yönelik Zeytin Dalı Harekatı'nın barışın habercisi olarak nitelerken desteklerini ifade ettiler. TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin Afrin kentindeki PYD-YPG/PKK ve DEAŞ hedeflerine yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekatı Kosovalıların da yakın takibinde. Harekettin ilk gününden tüm dünyanın olduğu gibi Kosovalıların da gözü kulağı Afrin’de. Sosyal medyadaki paylaşımlarda Mehmetçik’in operasyonuna tam destek veriliyor. Afrin Hareketi Barış ve İstikrar Habercisi Kosova Demokratik Türk Partisi - KDTP Genel Başkanı ve Kosova Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar Kosovahaber’e yaptığı bir açıklamada TSK’nin kaçınılmaz hareketini “barış ve istikrar habercisi” olarak nitelendirdi: “Bölgedeki gelişmelere baktığımızda TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin Afrin kentindeki PYD-YPG/PKK ve DEAŞ hedeflerine yönelik gerçekleştirdiği 'Zeytin Dalı Harekatı' kaçınılmaz bir harekattır. Türkiye’nin bütünlüğü için ve bölgedeki halklar için önemli karardır, barış ve istikrarın habercisidir. Çünkü o bölge, çeşitli terörist grupların eylemlerinden dolayı normal yaşam şartlarından eksik kalmıştır. Dolayısıyla hem Türkiye’nin hem de oradaki ahali açısından o bölgenin teröristlerden temizlenmesi, genel güveni sağlama anlamını taşımaktadır ve geleceğe dair istikrarın tesisini sağlamaktadır. Afrin’de ki güven ortamının hakim sağlanmasıyla beraber Türk devletinin en kısa sürede bu bölgeye kalkınma ve yeni perspektif getireceğine inanmaktayım. Türk askerinin her yerde barış ve huzurun sağladığını bilerek, bu harekatın adı olduğu gibi oradaki ahali ve dünya kamuoyu tarafınca da zeytin dalı olarak algılanması gerekmektedir. Genel olarak, her yer için barış ve huzurun hakim olması en ideal çözümdür. Ancak ideal çözüme ulaşma her tarafın asıl amacı ve uğraşısı olmalıdır. Dolayısıyla hiçbir devlettin güvenliği ve bütünlüğü tehdit altına bırakılamaz, özellikle de terörist gruplar tarafınca tehditler kabul edilemez. Bu bağlamda Zeytin Dalı hareketiyle hem Türkiye hem de orda yaşayan ahali için en kısa zaman içerisinde güvenli, istikrarlı ve bir barış bölgesinin oluşturulmasını dilerim. TSK mensuplarının Allah yâr ve yardımcısı olsun Kosova Meclisi Başkan Yardımcısı ve KDTP Başkan Yardımcısı Müferra Şinik, Türkiye’nin “dünyada terörizme karşı kararlılık ve özveriyle mücadele eden çok az sayıda devletten biri” olduğuna vurgu yaptı: “Anaülkemiz Türkiye Cumhuriyeti, gururla taşıdığı “Mazlumun Umudu” unvanının gerektirdiği şekilde başlattığı “Zeytin Dalı Operasyonu” ile hem Suriye İç Savaşı’nın başladığı andan itibaren Suriye’deki tüm mazlum halklara kapılarını sonuna kadar açıp tüm ihtiyaçlarını karşılayarak verdiği desteği bir adım ileri taşıyarak Afrin’de Terör zulmü altındaki tüm halkları kurtarmak ve güvenliklerini sağlamakla insanlığın vicdanı olduğunu bir kez daha göstermiş, hem de Güney sınırlarında kurulmak istenen Terör Devletine müsaade etmeyerek dünyada terörizme karşı kararlılık ve özveriyle mücadele eden çok az sayıda devletten biri olduğunu bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. 19 yıl önce Kosova’daki mazlum insanlara yardım elini uzatarak savaşın kazanılmasındaki en etkili müdahalelerden birini gerçekleştiren Kahraman Türk Askeri, günümüzde de yardım elini Suriyeli mazlumlara uzatarak Terör Örgütü mevzilerini bombalayarak tüm mazlum milletlere koşul, zaman ve bölge ayrımı yapmadan yanlarında olduklarını göstermiştir. Bu operasyonun BM Kurucu Antlaşması’nın 51’inci Maddesindeki “Meşru Müdafaa Hakkı” kapsamındaki “ “Şayet tehdit büyük, yakın ve öngörülebilir nitelikteyse” kısmındaki koşulların meydana gelmiş olması ve BM GK’nin terörle mücadeleye ilişkin kararına uygun olması dolayısıyla da Uluslararası Hukuka uygundur. Bu vesileyle Teröre destek veren, bu operasyona karşı yersiz endişelerini bildiren, karşı çıkan ve Afrin’deki halkın yegâne koruyucusu olan ve onları PKK terör örgütünden kurtaran Türkiye Cumhuriyeti’nin bu müdahaleyi Terör Örgütüne yaptığı gerçeğini kabul etmeyip mücadelenin hedefinin oradaki halk olduğu yönünde kamuoyunda terör propagandası yapanları insanlık değerlerini benimsemeye ve Türkiye Cumhuriyeti’ni örnek almaya davet ederken, Operasyona katılan tüm kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve ÖSO birliklerine başarılar dilerim. Allah yâr ve yardımcıları olsun." Afrin terörizmle mücadelede stratejik önemde Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı'nın ardından Suriye'deki fiili askeri hareketliliğini PKK'nın Suriye'nin kuzeyindeki etkinliğini mimimize etmek ve ortada vadede PKK'yı bütün Suriye'de "topraksızlaştırmak" için yeni bir boyuta taşımış durumda. Afrin operasyonu ile söz konusu askeri hareketlilik, Fırat'ın batısında daha geniş bir coğrafi alanda yayılmış oldu. Uzun zamandır hazırlıkları süren harekat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Afrin operasyonu sahada fiilen başlamıştır" açıklamasından kısa bir süre sonra 20 Ocak'da taarruz aşamasına geçilerek başlatılmış oldu. TSK, harekatın adını "Zeytin Dalı" olarak lanse ederken, Fırat Kalkanı Harekatı'nda (FKH) olduğu gibi BMGK'nın terörle mücadele kapsamında hayata geçirdiği kararlarına ve BM anlaşmasının 51'inci Maddesi bağlamındaki "meşru müdafaa" maddesine atıf yapıldı. Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki PKK'nın varlığına yönelik stratejisini şekillendiren birçok itici faktör var. Ancak bu stratejiyi şimdilik iki coğrafi alanda farklı şekillerde hayata geçirmeye çalışacak. Türkiye'nin ilk hedefi Fırat Nehri'nin batısında PKK varlığını ve kapasitesini minimize etmek, kontrolü altında tuttuğu bölgelerden çekilmesini sağlamak. Afrin kritik eşiklerinden biri Afrin bu stratejinin hayata geçirilmesinde kritik eşiklerden birini teşkil ediyor. PKK, 2011'in hemen akabinde rejimle yaptıkları anlaşma ile Afrin'i ele geçirmiş ardından bu bölgeyi 2013 yılında kanton ilan etmişti. 2014 tarihinden bu yana bölgeyi aralarından PKK'nın üst düzey yöneticilerinin de olduğu bir kadro tarafından idare ediliyordu. SDG'nin önemli isimlerinden biri olan Talal Silo'nun de ifade ettiği gibi, PKK'nın Kandil Dağı kadrosundan Halil Tefdem, Hacı Ahmet Hudro, Mahmut Berhudan gibi isimler Afrin'i idare ediyorlardı. Suriye iç savaşının yoğunlaşması ve Suriye rejiminin alan açmasıyla birlikte ise PKK, bölgede önce muhalif Kürt nüfusu elimine edip mutlak kontrol sağlarken, daha sonra da Kürt olmayan bölge sakinlerini "ince bir demografik mühendislik" uygulaması ile yerinden etmişti. Bu bağlamda, 2016 yılında Kuzey Halep'te bulunan ve toplam nüfusu 250 bin civarında olduğu tahmin edilen 42 köy ve beldenin (Tel Rıfat, Meneğ, Şeyh İsa gibi) sakinleri YPG militanları tarafından tehcir edilmişti. Türkiye'nin Rus savaş uçağını düşürmesinden sonra ise örgüt, Şubat 2016'da Rus hava desteği ile Afrin'in doğusunda Tel Rıfat-Minnig hattını ÖSO'dan ele geçirerek bu bölgelerdeki gücünü tahkim etmişti. Afrin harekatı Türkiye'nin terörizmle mücadelesinde stratejik önemde Öte yandan, PKK Afrin merkezi bölgeyi, Türkiye'ye yönelik saldırılarında bir üs olarak kullanıyordu. Bu nedenle, Afrin harekatının Türkiye'nin terörizmle mücadelesi açısından stratejik bir önemi var. Bölgedeki Afrin-Amanos bağlantısı, PKK'nın Akdeniz bölgesine yönelik yaptığı saldırılar açısından büyük önem arz ediyordu. Bu anlamda Afrin ve kırsalındaki köylerde konuşlandırdığı unsurları aracılığıyla, dağlık araziden de istifade ederek, Hatay'ın Hassa İlçesi'nden Amanoslar'a güçlerini sevk ediyordu. PKK'nın Türkiye'ye yönelik tehdidi bununla da sınırlı değil. Afrin bugüne kadar, örgütün hem ideolojik hem de silahlı eğitimi için hayati merkezlerden bir tanesiydi. Özellikle bu bölgede bulunan kamplarda örgüt mensupları, silah ve patlayıcı eğitimi aldıktan sonra Türkiye'ye yönelik saldırılarda kullanılıyordu. PKK ile birlikte hareket eden Türkiye'deki radikal sol örgütler için de Afrin bölgesi bir liman konumuna gelmişti. Afrin harekatının stratejik hedefi Afrin bölgesindeki Zeytin ağaçlarından yola çıkarak harekatın amacının bölgeye barış ve istikrar getireceği ifade edilmiş olsa da, Türkiye'nin bu misyonunu başarmak için çetin bir sınav vereceğini; bu noktada, askeri-teknik ve operasyonel düzeyde karşı karşıya kalınan zorlukların yanı sıra, Ankara'nın yakın ve orta vadede ortaya koyduğu stratejik hedeflerin ciddi jeopolitik meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Askeri olarak Türkiye, Fırat Kalkanı harekâtından taktik, operatif ve stratejik düzeyde birçok ders alsa da, hedef tahtasına yerleştirilen düşmanın niteliğinde birtakım farklıkların olduğunu, en azından Afrin bölgesi bağlamında söylemek mümkün. PKK için yukarıda da ifade edildiği gibi sosyal tabanının güçlü olduğu bir bölgede, savunmayı bu tabanı üzerinden yapacağını tahmin etmek güç değil. TSK, ilk aşamada kara harekatını kırsal bölgede tahkimat yapmış PKK mensuplarının korunak, barınak ve silah mevzilerine yönelik icra etmektedir. PKK bu aşamada, Afrin'in bazı bölgelerine arazi koşullarını da kullanarak TSK ve ÖSO unsurlarını durdurabileceğini düşünse de, Türkiye'nin askeri harekatı müşterek güç unsurlarıyla eş zamanlı yapıyor olması ve aradaki sayısal uçurum dikkate alındığında bu durumun gerçekleşme olasılığı son derece düşüktür. Bu bakımdan, PKK'nın kırsalda araziyi elde tutması pek mümkün olamayacaktır. Bu nedenle PKK'nın asıl savunmayı yerleşim yerlerine çekerek, çatışmayı meskun mahalde vereceği değerlendirilmektedir. Buradaki çatışmaların daha çetin geçeceğini, özellikle PKK'nın sahip olduğu imkan ve kapasite dikkate alındığında söylenebilir. Bu şartlar, operasyonun süresini uzatabileceği gibi "diplomatik zeminin" Türkiye aleyhine dönmesine neden olabilir. Bu nedenle Ankara, Afrin bölgesindeki PKK'nın, önce etkinliğini minimize etmek, sonrasında stratejik noktaları ele geçirmek suretiyle buralarda ÖSO'nün gücünü ve kontrolünü tahkim etmek, ardından da PKK'yı Fırat'ın batısında tamamen minimize etmek ve "topraksız bırakmak" için hareket edecektir. Suriye sahnesinde yeni bir sayfa açıldı Tam da bu noktada, Türkiye'nin Afrin operasyonu ile sınırlı kalmasının pek mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ankara için Afrin harekatının önemi, önümüzdeki günlerde Münbiç başta olmak üzere Fırat'ın doğusunda Türkiye'nin sınırı boyunca uzanmış PKK/YPG varlığının elimine edilmesi için özellikle ABD'ye baskı oluşturmaktır. Diğer bir ifadeyle, Fırat'ın batısındaki Türk askeri varlığı ve tahkimatı, Fırat'ın doğusunda PKK ve ABD'ye baskı oluşturmak için hem askeri hem de politik düzeyde bir sıçrama tahtası fonksiyonu olarak iş görecek. Türkiye'nin askeri kararlığı taktiksel ve operatif düzeyde sorunsuz ilerlediği sürece ise Washington idaresinin ya geri adım atacağı ya da Türkiye'yi kaybedeceği yeni bir sürece hazırlı olması gerekir. Rusya'nın pozisyonun ise Fırat'ın batısında, Türkiye'nin askeri başarısını etkileyecek potansiyele sahip olduğu değerlendirilmektedir. Afrin harekatının başlaması demek, Rusya-Türkiye arasında belirgin bir uzlaşmanın ortaya çıktığı anlamına gelmektedir. Bu uzlaşının hangi dinamikler üzerinde yapıldığına yönelik birçok spekülasyon yapmak mümkün ancak bu süreci, tarafların "mutlak kazanç" için yürüttüklerini söylemek doğru olmaz. Türkiye'nin Afrin operasyonu, Suriye sahnesinde yeni bir sayfa açtığı çok açık. Bu sayfanın Türkiye açısından riskleri olduğu kadar, Suriye'nin geneli ve özellikle ABD siyaseti açısından da riskler barındırıyor. Bu sürecin ABD tarafından çok dikkatli okunması, bu risklerin minimize edilmesi açısından son derece önemli. (Kaynak: Doç. Dr. Murat Yeşiltaş SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü & Sakarya Üniversitesi, Ortadoğu Enstitüsü) Kaynak:Kosovahaber

Yorumlar