Batur Kılıç Batur Kılıç

Ortadoğu'nun Sonu Balkanlar'ın Sonuna Benzer Mi?

16 Kasım 2017
“ Maria Duboikova'nın Arab News'ta yayınlanan "How the Middle East could go the way of the Balkans" isimli yazısının çevirisidir. „
Ortadoğunun Sonu Balkanların Sonuna Benzer Mi?

Ortadoğu’nun şu an ki durumu, Birinci Dünya Savaşı'ndan önceki Balkanların durumuna benziyor? Yabacı ülkelerin dış politikalarından dolayı jeopolitik olarak parçalara ayrılmış bölgenin Balkanlaşmasına mı tanık olacağız? Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesine yol açacak İran-Arap savaşı veya Şia-Sünni savaşının olasılıkları nelerdir?.

Suudi Veliaht prensi Muhammed Bin Salman, bu ay Riyad’a Husiler tarafından bir balistik füze ateşlendiğini söyledi ve bunu  “doğrudan askeri bir saldırganlık” ve “savaş nedeni” olarak tanımladı. Benzer suçlama, Lübnan Başbakanı Saad Hariri tarafından istifa açıklamasında da tekrar edildi: “İran bölgeyi ve hem Suriye hem Irak’taki karar mekanizmasını kontrol ediyor. İran’a ve takipçilerine şunu söylemek isterim,  Arap ülkelerinin iç ilişkilerine müdahalelerinden dolayı kaybedecekler.” Hariri özel olarak, İran’ı Lübnan’ın iç işlerine karışmak ile suçladı.
Suudi Arabistan Dış İşleri Bakanı Al Jubeir, Tahran’ı bölgedeki bütün şeytani faaliyetlerin arkasında olmakla suçladı. “İran terörü, masumları terörize etmeyi, çocukları öldürmeyi ve uluslararası hukuku ihlal etmeyi sürdürüyor ve Husi milislerinin Yemen’i yok etmek için terörizm aracı olduğu her geçen gün aşikâr bir hale geliyor.”

Olaylar hızlı bir şekilde gelişiyor. Gelişmeler askeri bir karşı karşıya gelmeye neden olabilir, bunlar vekâlet savaşlarının yoğunlaşması veya Şii-Sünni ayrışmasının derinleşmesine  neden olabilir. İki süper güç  Rusya ve ABD, karşıt taraflarda durmaya devam ettikçe, özellikle İran konusunda, tehlike sürecek.

İran’ın balistik füze programı, Arap stratejileri ve müttefiklikleri için anahtar etmen. Ortadoğu’daki çoğu ülke hava savunma füzeleri almaya başladı, örneğin Rusların s-300 ve s-400’leri , Amerikan’ın Patriotları ve THAAD sistemleri satın alınan füzeler arasında. Arap ülkeleri aynı zamanda Çin Rusya, Ukrayna, Güney Afrika, Fransa, Britanya, Almanya, Brazilya ve eski Yugoslavyadaki silah üreticileri ile kendi askeri ekipmanlarını üretmeyi düşünmeye başladı.

Ülkeler arasında şu an olmakta olan sözlü savaşlar, Körfez'de veya Lübnan’da askeri çatışmalara yol açabilir, İran’ın güçlü varlığının olduğu Yemen, Irak ve Suriye’deki tansiyonu yükseltebilir ve ABD birlikleri Suriye ve Irak’taki İran birliklerine karşı doğrudan bir eyleme geçmedikçe vekalet savaşlarının tansiyonunu yükseltebilir. Bu da Ortadoğu’da mücadele eden bölgesel ve uluslararası güçlerin arasındaki tansiyonun tehlikeli bir şekilde yükselmesine neden olacaktır.

İran bölgenin istikrarına doğrudan bir tehlike ve ABD Başkanı Donald Trump, İran’ı en büyük küresel tehlike olarak adlandırıyor. Tahran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki büyüyen etkisi, Arap dünyasına tehlike oluşturuyor.

Askeri seçeneği de içeren bir eylem, Şam’daki İran varlığına karşı faaliyete geçirilebilir. Lübnan’daki tansiyonun yükselmesi, en kötü senaryo olarak, bölgeyi yıkacak ve küresel istikrarı etkileyecek askeri çatışma ile sonuçlanabilir. Ancak, ilgili taraflar, doğrudan çatışmanın sonucu sıfır olan bir oyun olacağını anladı ve kaçınmaları gerekiyor. Bunun yapmanın yolu ise, vekâlet savaşlarını yönetmek, fakat bu tarz savaşların bedeli küresel istikrar ve insan yaşamı için kaçınılmaz olarak aşırı yüksek olacaktır. Rusya bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor, çünkü bunlarla artık doğrudan ilişkili. Moskova için, bölgesel süreçler önemli bir durumdadır. Tarihsel olarak, Rusya’da istikrar, bölgedeki iklime bağılıdır ve Ortadoğu, yeniden Rusların ulusal çıkarlarından bir tanesi oldu. Bölgedeki oyuncularla normal bağlar kurmayı başardı ki bu oyuncuların çoğu birbiriyle düşmandır. İran ve Suudi Arabistan ile iyi bir bağa sahip olan Rusya, kendisini Riyad ve Tahran arasındaki çatışmada olası bir arabulucu olarak sunuyor. Ancak Ruslar hâlihazırdaki vekalet savaşlarının yükselmesi ihtimalinden ve özellikle Lübnan’da, yeni vekalet savaşlarının çıkması konusunda endişeli. İran ve Suudi Arabistan arasındaki tartışma üzerine olan yorumunda, Rusya bütün olası riskleri ve senaryoları hesaplayarak kendi diplomatik retoriğini kullanmaktadır. Lübnan’daki bir savaş,  bölgede istikrarın şiddetli bozulması demek olacaktır, özellikle Suriye’de. Bölgenin, istikrara, politik ve diplomatik çözümlere ihtiyacı var.


http://www.arabnews.com/node/1194021

Yorumlar