Şanlı Bahadır Koç Şanlı Bahadır Koç

10 Numara’nın Yeni Kiracısı Theresa May

13 Temmuz 2016
10 Numaranın Yeni Kiracısı Theresa May

İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin lideri ve yeni Başbakan eski İçişleri Bakanı Theresa May oldu. May Brexit’e karşı çıkan kamptaydı ama çok keskin bir pozisyon almamıştı. Şimdi “Brexit Brexit demektir ve bunu başarılı bir şekilde gerçekleştirmemiz gerek” diyerek referandum sonucunu uygulayacağını söylüyor. May, AB ile “boşanma sürecini” başlatacak 50. Maddeyi ise bu yıl işletmeye başlamayacağını söyledi. Bu partideki Brexit taraftarlarının canını sıkabilir. AB de ise sürecin bir an önce başlamasını savunanlarla Merkel gibi İngilizlerin fazla üzerine gidilmemsini savunanlar var. May, sakin, sessiz ve fazla öne çıkmayan biri olarak tanınıyor. Merkel ve Kasım’da seçilme şansı daha yüksek olan Clinton ile beraber May Batı’nın en önemli 3 ülkesinde kadınların lider olduğu bir dönemde başbakanlık yapacak olabilir. Hatta bu gruptan tamamen farklı bir tür olsa da Fransa’da da önümüzdeki yılın Cumhurbaşkanlığı adayları arasında şu an için kamuoyu yoklamalarında Marine Le Pen’in önde göründüğünü hatırlayalım. Bilindiği gibi AB’nin İngiltere’nin yaptığını tekrarlamak isteyebilecek ülkeleri caydırmak için müzakereler sırasında olabildiğince sert ve “cezalandırıcı” olması ciddi bir ihtimal. May müzakereler dışında partinin iki kanadını bir arada tutmaya çalışacak ve Brexit’in ülke siyaset, ekonomi ve hatta birliği için yarattığı tahribat, risk ve belirsizlikleri sınırlamaya çalışacak. Referandum sonucu ülkede daha önce genelde kabul edilenden daha büyük sosyal bölünmeler olduğunu ortaya koymuştu. Başta Londra olmak üzere metropoller ve kırsal kesim, gençler-yaşlılar, Kuzey-Güney, yüksek eğitimli olup küreselleşmeden istifade edenlerle az eğitimli olup edemeyenler arasında ciddi kültürel, sosyal, ekonomik ve hatta psikolojik farklar var. Kapitalizmin ve küreselleşmenin aşırılıklarının dizginlenmesini isteyen kitleler May’de aradıklarını bulabilecekler mi? Referandumda ayrılma yönünde oy verenlerin sadece ve hatta ille de AB karşıtı oldukları için bu oyu vermediğini May’in daha sorumlu bir kapitalizmden yana olduğu biliniyor. May şirketlerde üst düzey yöneticilerin maaşları ile sınırlayıcı düzenlemeler yapabilir ve Almanya ve başka bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi işçilerin şirket yönetimlerinde söz sahibi olmasının önünü açabilir.  

Yeni liderin ekonominin başına kimi getireceği, durgunluk riski ile karşı karşıya olan ekonomide kemer sıkma politikalarına devam edip etmeyeceği, Brexit yanlılarına kabinede hangi pozisyonları vereceği, AB ile müzakereleri nasıl bir ekiple, hangi prensip ve taktiklerle yürüteceği yakından izlenecek. Ülke az denebilecek bir farkla ayrılmayı seçerken partinin tabanı ve seçmenlerinin ağırlığı Brexit yanlısıydı. Ama Parlamentodaki milletvekillerinin May dahil üçte ikisi kalmayı savunmuştu. Bu durum ve Brexit yanlılarının sabırsızlığı problem yaratabilir mi? Bu arada AB’li liderler Brexit müzakerelerini yeni liderin yarıştaki AB karşıtı olan rakiplerindense May ile yürütecek olmaktan memnunlar. Müzakerelerde İngiltere’nin Avrupa pazarına dahil kalmak istediği biliniyor ama bunun bedeli olarak önüne konan işgücü hareket özgürlüğü konusunda ne kadar esnek olacak? Referandumu sonucunda göçmenler konusu belirleyici olmuştu. İçişleri Bakanlığı sırasında May’in kendisi de göçmenler konusunda şahin bir pozsiyon almıştı. Ülkenin dünya ile yeni ticari anlaşmalar yapması gerecek ki bunlar zorlu ve uzun süreçler. Ayrıca İngiltere Nato zirvesinde kısmen gösterdiği gibi Batı ittifakı içindeki öneminin azalmadığını göstermek isteyecek.  Erken seçimi öngörmediğini açıklayan May acaba ileride rakibi İşçi Partisi’nde yaşanan çalkantıdan yararlanmak isteyerek bu kararını gözden geçirebilir mi? Yeni Başbakan ülkenin istikrara ihtiyacı olduğunu düşünerek seçimden kaçınmak, seçmenlere, piyasalara, müttefiklere güven vermeyi öncelemek isteyebilir. Ama zor ve muhtemelen acıtıcı kararların alınması gerekecek Brexit müzakerelerini yürütmek için kendinin arada bir yerde halktan güvenoyu almak zorunda hissedebilir. May şu ana kadar göründüğü kadarıyla karizmatik bir politikacı değil. Bu açığını çalışkanlığı ve teknik konulardaki mahareti ile kapatmaya çalışacak. Kariyerine finans sektöründe başlamasına rağmen siyasi hayatında hiç ekonomik meselelerle ilgili bir makamda bulunmamış olması eksiklik yaratacak mı? Theresa May’in en azından ekonomik konularda partiyi ve ülkesini daha merkeze çekmeye ve daha sorumlu ve aşırılıklardan arınmış bir kapitalizm arayışıyla sistemi muhafazakarlığın esas amacı olan var olanı korumaya yönlendirmeye çalışmasını izlemek ilginç olacak. Normalde bile çok zor olacak bu değişimi Brexit’in yarattığı muazzam karmaşa ve belirsizli içinde başarması tarihi olabilir. Bu aynı zamanda dünyanın en eski partisi olan Muhafazakar Parti’yi ekonomik anlamda Thatcher öncesi dönemdeki haline yaklaştırabilir.

Yorumlar